ABD'nin Yeni Anayasa dayatması ve andımız!
Liberal Demokrasi Partisi eski Genel Başkanı Cem Toker soruyor:
"AKP eski MKYK üyesinin 'Şimdi biz yeni bir devlet kuruyoruz, beğenin beğenmeyin bu yeni devletin kurucu lideri de Tayyip Erdoğan'dır' demesi mi daha vahimdir, CHP milletvekilinin Türkçe ezan istemesi mi?"
Aslında Öztürk Yılmaz, Türkçe ezan talebiyle ortaya çıkmadı. Daha "Allahüekber" nedir bilmeyen muhatabının CHP'yi Türkçe ezan uygulamasından dolayı suçlaması üzerine "Siz neden Türkçeye bu kadar karşısınız. Türkçe olsa ne olur?" diye cevap verdi.
CHP yönetimi de bunu fırsat bilerek, genel başkan adaylığı için hazırlık yapan Öztürk Yılmaz'ı ihraç talebiyle disiplin kuruluna sevk etti.
Aslında kapanmış bir konu olan şimdiki Türkçe ezan tartışması, yeni devlet kurma iddiasındaki AKP zihniyetinin eseridir.
Sebebi de "Türk'üm, doğruyum" diye başlayan andı yasaklamalarının Danıştay tarafından iptal edilmesidir. Millet, maçlarda bile andımızı söylemeye başlayınca, Andımız yazarı Reşit Galip'in Türkçe ezan uygulamasını başlatan kişi olduğu iddiasıyla konuyu milliyet ekseninden din eksenine çekmeye çalıştılar. Medyadaki sözcüleri de bu tarz propagandaya devam ediyor. Bu tuzaklara düşmemek gerekir.
***
Fakat işin aslı nedir?
Nejat Eslen diyor ki "ABD derin yapısının uzantısı olan Uluslararası Kriz Grubu'nun 2 Mayıs 2017 tarihli raporunda Türkiye'ye önerilen hususlar içinde şunlara yer veriliyordu;
-Kürtlere ana dilde eğitim hakkı verilmesi,
-Kürtler için özerk yönetim modelinin benimsenmesi,
-Seçim barajının düşürülmesi,
-Kimlikten arındırılmış yeni bir anayasanın yazılarak uygulanması."
Kimlikten arındırılmış yeni bir Anayasa, Anayasa'dan Türklüğün çıkarılması demek!
Peki AKP'nin bu yönde bir hazırlığı var mıdır? Elbette vardır. Daha önce başlangıç ilkeleri ve ilk üç maddesi değiştirilmiş "Türk'süz bir anayasa" taslağı hazırlamışlardı. İl Başkanları, "AKP sayesinde hepimiz Türk olmaktan kurtulduk" diyordu.
Yani AKP'nin Türk'lükle sorunu vardır. Ama bu sorunun gündeme getirilmesi, aynı zamanda bir ABD dayatmasıdır!
***
Cumhuriyeti kuran Atatürk, "Milliyet duygusu, başlı başına bir içtimai heyete kuvvet ve katılık veren ve hayat kabiliyetini genişleten bir keyfiyettir. Bunda cahil olan, bunda gafil olan insanlardan kurulu olan bir içtimai heyet, bir ırk, kopmaya mahkûmdur ve böyle bir heyetin içinde zaten lüzumu kadar iyilik ve kuvvet olamaz ve böyle bir heyet ve böyle bir millet devlet yapamaz." diyor ve Türklerin Osmanlılığı benimseyerek öz benliğini unuttuğunu hatırlatıyordu:
"Fakat buna mukabil diğer milletler benliğini unutmadı. Belki her gün ve her gün biraz daha kuvvetlendirdi. Gaflete sapmış olan Türkleri çiğnediler, ezdiler ve kovdular. Biliyorsunuz ki Makedonya'da, nihayetsiz mücadeleler oluyordu. Türkler, Bulgarlar, Sırplar vuruşuyorduk. Niçin vuruşuyorduk? Ben o zaman bilmiyordum ve o zaman benim gibi birçokları da bilmiyordu. En çok çarpışanlar en az biliyordu. Hakikatte onlar, milliyetini izhar, varlıklarını ispat için çalışıyorlardı. Biz onlara diyorduk ki: Canım hepimiz Osmanlıyız, aramızda fark yok. Susmadıkları için tepelemeye çalışıyorduk. En nihayet onlar bizi tepelediler ve bizi kovdular.
Onun için vereceğimiz hars bu noktadan olacaktır... Çocuklarımızı öyle yetiştireceğiz ki bu mücadeleye kabiliyetli olsunlar. Bu mücadelenin dayandığı her türlü cihazlara sahip bulunsun. Ve buna katiyen emin olalım ki, bu suretle cihazlanmamış olan içtimai heyet bugünkü mücadeleye karşı duramaz."
"Andımız" üzerinden suçüstü yapılan iktidar, Türk çocuklarını millî benlikten uzaklaştırarak hangi kimliğe köle ettirmek istiyor?