ABD'nin hedefi ve Montrö kumpası!

Montrö'nün tartışılmasına karşı bildiri yayınlayan emekli amirallerden Atilla Kıyat'ın 2019 yılında, Saygı Öztürk'e yaptığı açıklamalar var. Mehmet Ali Güller, konuyu bir mesajla gündeme getirdi. Bugünkü Montrö tartışmalarının, neden emekli amirallerin suçlanmasına dönüştürüldüğünü Kıyat'ın sözlerinden çıkarmak mümkün.
Emekli Koramiral Atilla Kıyat, Saygı Öztürk'e ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey'in, Türkiye Büyükelçisi olduğu sırada kendisine Montrö'yü delme teklifinde bulunduğunu açıklamıştı. Kıyat, "Beni ziyaret edip sözleşmeyi delme fikrini anlattı. Karşı çıktım. İtiraz eden askerler kumpas mağduru oldu" demişti.

Kıyat, olayı şöyle anlatmıştı:
"James Jeffrey, 'Siz Kuzey Deniz Saha Komutanı idiniz, Karadeniz ve Boğazlar'dan sorumluydunuz, Türk ve ABD Donanmaları, Karadeniz'de çok iyi şeyler yapabilir' dedi.
'Tabii ki ama, Montrö Sözleşmesi prensipleri dahilinde' dedim.
'Türkiye ve ABD istedikten sonra kimse bir şey yapamaz' dedi.
'Hayır büyükelçi, bu sözleşme Türkiye için hayati önemi haizdir ve hiçbir nedenle dışına çıkmayız' dedim."
Kanal yapıp geçişlerin oradan yapılmasını zorlarsanız Montrö masaya yatırılacaktır. Montrö'yü gündeme getirecek her şeyden uzak olmalıyız."
***
Yine Montrö ile ilgili olarak ABD'nin tutumunu gösteren başka bir bilgiyi de hem Mehmet Ali Güller hem Yunus Soyer paylaştı:
ABD'nin Ankara Büyükelçiliği, 24 Temmuz 2020 tarihinde Twitter'da bir mesaj yayınlamıştı. Mesaj aynen şöyleydi:

"Çok sayıda ortak & dost ülke, Karadeniz'deki #ExerciseSeaBreeze adlı tatbikatta birlikte yer aldı. Tüm bu milletlerin, Karadeniz'in dünyanın tüm milletlerine açık ve serbest olması umuduyla 20.'si gerçekleştirilen tatbikatta bir araya geldiğini görmek son derece etkileyici."
***
Bu iki veri, Montrö'yü tartışmaya açmak isteyenin, Karadeniz'e savaş gemilerini serbestçe çıkarmayı hedefleyen ABD olduğunu net bir şekilde gösteriyor. Kanal İstanbul da aynı hedefe dönük bir proje!
Durum böyleyken, emekli amirallerin, kendi uzmanlık alanlarına giren bu konularda bildiri yayınlaması, "Hükümete ve Anayasal düzene karşı örgüt kurmak" kapsamına sokulmak isteniyor!
En fazla ne diye suçlayabiliyorlar?

"Bildiride, darbe çağrışımı var" veya "darbe iması var" veya "siyasi iktidara parmak salladılar" diyorlar?
Bunların hiçbiri suç değil. Zira Anayasa, bütün Türk vatandaşlarının vatan ve millet sevgisine, yani millî namusuna emanet edilmiştir. Anayasa ise "Hiçbir faaliyetin Türk millî menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihî ve manevî değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı" diye başlar!
Yani iktidar Montrö'yü gerek lafzen gerekse proje olarak zorlamaya başlamışsa, buna karşı durmak her Türk vatandaşının görevidir!
***
Konuyla ilgili iki mesajda kullanılan bir kavram var. Önce mesajlara bakalım.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, mesajında, "Emekli amirallerin açıklaması anayasal ifade özgürlüğüdür. Bundan anayasal düzeni yıkma girişimi çıkarmak, kumpas davaları dönemini anımsatıyor. İktidar, gözaltılarla korku yaratmak, sessizlik sağlamak istiyor." ifadelerini kullandı.
Diğer mesaj ise Muharrem İnce'ye ait:

"Osman Öcalan'ı TRT'ye çıkarıp 'ifade özgürlüğü' diyenler, ülkemizin çıkarları için endişelerini belirten emekli amiralleri darbecilikle suçlayıp sabaha karşı gözaltına alıyor. Yıllar önce FETÖ ile ortak kumpas kurdunuz, şimdi hangi kumpasın peşindesiniz?"
Görüldüğü gibi iki mesajda da "kumpas" değerlendirmesi var. Atilla Kıyat ne diyordu?

Yazarın Diğer Yazıları