1954 ve 2007 seçimlerinde aynı oyun oynandı!

Siyasi partileri iktidara taşıyan, öncelikle liderin kendine olan güvenidir. Lider kendine güvenirse, etrafına da kaliteli adamlar toplar ve böylece herkese aynı güveni aşılar. İnanmış 40 kişi bir ülkenin kaderini değiştirebilir. İnanç ve güven, 40 kişi etrafında halkalar halinde yayılır ve toplumun tümünü etkilemeye başlar. Seçim motivasyonu da budur.
Liderin vizyonu da sonuç almakta etkilidir. Daha doğrusu, güçlü bir motivasyona ulaşmak için, vizyonun da güçlü olması gerekir.

* * *

Böyle bir liderlik ve vizyon yoksa, siyasi partiler halkı aldatmak konusunda yarışır. Yalanlarına hangi oranda inanılıyorsa o oranda oy alırlar.
1950 seçimlerinde “Yeter söz milletindir” sloganı ile tek başına iktidara gelen Demokrat Parti, TBMM kararı olmadan Kore’ye asker gönderdi ve Türkiye’nin NATO’ya girmesini sağladı. NATO ile birlikti Türkiye’nin çeşitli illerinde Amerikan üsleri ve radarlar kuruldu.
Trabzon’daki durumu anlatanlar, Boztepe’de kurulan Amerikan radarında görev yapan Amerikalı askerlerin şehir merkezinde üniforma ile dolaştığını söylüyor.
Ve bütün yurtta benzer tablolar yaşandığını düşünün. Dolayısıyla DP’nin ilk dört yıllık döneminin sonuna doğru, tepkiler yükseliyor. Tıpkı 2007 yılının ilk aylarında AKP’ye karşı yükselen tepkiler gibi..
Herkes 1954 seçimlerinde DP’nin iktidardan düşmesini beklerken, oylarını artırıyor!
Sonra araştırılıyor ki, ikinci Dünya Savaşı şartlarında ekmeği karneye bağlayan CHP iktidarından sonra, ABD’nin buğday yardımı milletin karnını doyurmuştur! Zaten Menderes, Meclis’te “Amerika buğday vermese aç kalacaktık” sözünü bile söylemiştir.
Menderese döneminde Türkiye’nin altın rezervi, İngiltere’ye teslim edilir. Yeni kurulan İsrail desteklenir.
Buna rağmen DP durumunu korur.

* * *

2007 seçimlerinde, Meral Tamer’in tespitlerine göre çiftçiye 2007 için öngörülen 5.3 milyar YTL’lik Doğrudan Gelir Desteği’nin tamamı, ilk defa yılın ilk yarısında ödendi.
Pamuk, ayçiçeği, soya, kanola ve aspir için 2006’da ödenmesi gereken 1 milyar YTL’lik destekleme primi, seçimden önce verildi. Muhalefet fındığa kilo başına 8 YTL fiyat vereceğim diye propaganda yaparken AKP, Karadeniz’de 2004 yılında yaşanan don felaketiyle zarara uğrayan fındık üreticisine 3 yıl önce vermesi gereken 44 milyon YTL’yi seçim öncesi dağıttı.
Çiftçilerin Tarım Kredi Kooperatifi’ne ve Ziraat Bankası’na olan yaklaşık 200 milyon YTL tutan kefalet borcunu affetti.

* * *

Özetle, AKP, devlet kesesinden sadece birkaç kalemden 5 milyar dolar kadar bir parayı seçim öncesinde devlet kesesinden dağıttı. İhaleler yoluyla dağıttığı paralar esas alınırsa, AKP’nun 5 yılda dağıttığı paranın haddi hesabı yoktur.
1954 seçimlerinde seçmen boğazından yakalanmıştı, 2007’de de öyle oldu!
AKP işte bu uygulamanın sonucunda elde ettiği oy oranına dayanarak Anayasa’yı bildiği gibi değiştirmeye çalışıyor. Buna da demokrasi diyor.
Demokrasinin kelime anlamı aldatmak, kandırmak ise doğru diyor!
Zaten eski Yunan sitesinde de böyleydi. Atina’da demokrasi 2500 vatandaş için söz konusu idi. Geri kalan 25 bin köle de aynı bugünkü gibi boğaz tokluğuna kandırılırdı. Hani bir sanatçı, “şeref ekmek bulamazken şerefsiz bulur” diyor ya tıpkı onun gibi.

* * *


Halk köleleştiğinin farkında değil. Mesele, inanmış bir kadro ile yola çıkarak halka şerefli bir hayatın mümkün olduğunu gösterebilmektir.
Yardımlarla, ianelerle, sadakayla geçinen bir topluluk, şerefini kaybeder, millet olarak kalamaz, devlet olarak da ayakta duramaz!

Yazarın Diğer Yazıları