19 Mayıs sorusudur: ABD, Türkiye'den neden bu kadar emin?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsveç ve Finlandiya''nın NATO''ya üyeliğini kastederek, "Türkiye''ye yaptırım uygulayanların bu süreç içerisinde bir güvenlik örgütü olan NATO''ya girmelerine biz ''evet'' demeyiz" dedi.
Bilindiği gibi NATO''dan üyeliğe kabul yönünde bir karar çıkması için oy birliği gerekiyor.
Erdoğan, Yunanistan daha önce NATO''dan çıktığını ve o dönemin yönetiminin tekrar Yunanistan''ın NATO''ya girmesini sağladığını da hatırlatarak şöyle konuştu:
"Peki NATO''nun en önde gelen ülkeleri Yunanistan''a her türlü desteği veriyor mu? Veriyor. Yunanistan''da üsler kuruyorlar mı? Kuruyorlar. Biz bunlara nasıl inanacağız? İsveç, terör örgütlerinin zaten kuluçka merkezi... Parlamentolarında teröristleri getirtip, konuşturuyorlar. Özel davetler çıkarıyorlar. Hatta hatta parlamentolarında PKK yanlısı teröristler var. Biz bunların neyine güveneceğiz?"
***
Tespitler dört dörtlük de Erdoğan, bu tutumunda kararlı bir şekilde devam edecek mi, sorun burada...
Nitekim Alman ikinci kanalı ZDF''de konuşan NATO üyesi Lüksemburg''un Dışişleri Bakanı Jean Asselborn, Türkiye''deki pazarların ne şekilde işlediğini herkesin bildiğini belirterek, "Erdoğan''ın mantalitesi bazen bunu andırıyor" diye konuştu. Asselborn, "Erdoğan''ın el yükseltmeye ve F-16''ların sevk edilmesi için baskıyı artırmaya çalıştığını düşünüyorum" dedi.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüştüğünü, görüş birliği sağlanacağı konusunda "emin" olduğunu bildirdi.
Almanya Savunma Bakanı Christine Lambrecht, Ankara''nın iki ülkenin üyeliklerini kalıcı olarak engellemeyeceğini belirterek "Sonunda Türkiye''yi ikna edeceğimize kesinlikle inanıyorum" dedi!
Süleyman Demirel''in sözüyle, "NATO demek ABD demektir!" Öyleyse, Erdoğan''ın muhatabı İsveç ve Finlandiya değil ABD''dir... ABD ve Almanya, Erdoğan ile görüş birliği sağlanacağından eminse, biz bağımsızlık mücadelesinin başladığı günün yıldönümünde neyi konuşuyoruz?
***
Erdoğan, "İsveç, terör örgütlerinin zaten kuluçka merkezi" diyor. Doğru da terör örgütlerini İsveç ve Norveç''te kuluçkaya yatıran kimdir? ABD değil mi?
Zaten biz çeyrek asırdır, "İsveç ve Norveç, ABD''nin terör örgütlerini himaye konusunda dublör olarak kullandığı ülkelerdir" diyoruz. Bu bir kanaat değil, kesin bilgidir...
Türkiye, PKK ile nerede masaya oturtuldu? Norveç''in başkenti Oslo''da değil mi? Kim oturttu? Koordinatör ülke... Ne diyordu koordinatör ülke temsilcisi taraflara? "Sizi buraya biz topladık. Abdullah Öcalan''ın talepleri Meclis''te görüşülecektir" diyordu...
ABD istediği zaman terör örgütüne koruma sağlayan ülkeyle iş birliği yaparsanız, daha sonra da ABD istediği için bu tür ülkelerle ilgili çekincelerinizi veya itirazlarınızı kaldırmak zorunda kalırsınız...
Pazarlık da yapamazsınız! Bunu daha önce de denediniz... Körfez Savaşı sırasında ABD ile görüşmeleri sürdüren Devlet Bakanı Ali Babacan ABD Hazine Bakanı John Taylor''a Irak''a kuzeyden cephe açılması halinde Türkiye''nin dört yılda 92.2 milyar dolar ile 138.1 milyar dolar arasında maddi kayba uğrayacağını söylemişti. John Taylor, daha sonra yazdığı kitabında "Bu rakamlar ciddiye bile alınamazdı ve sadece pazarlık stratejisiydi." diye yazdı. Dönemin ABD Başkanı Bush da "at pazarlığı" diyerek konuyu kestirip atmış ama kuzey cephesi, 1 Mart tezkeresine takılmıştı...
***
19 Mayıs sorusudur: ABD, Türkiye yönetiminden neden bu kadar emin?
Nasıl emin olmasın ki? Erdoğan, Libya''ya NATO müdahalesi gündeme gelince "NATO''nun ne işi var Libya''da?" demiş, bir gün sonra ise "NATO, Libya''nın Libyalılara ait olduğunu göstermek için müdahale etmelidir" diye dönüş yapmıştı. Kıbrıs savaşında Türkiye''ye petrol ve uçak yedek parçası vermiş olan Kaddafi, bunun intikamı alınırcasına linç edilerek öldürülmüştü...
Bari Türkiye''nin bu utanç sahnesinde dahli olmasaydı...