Zurnanın zırt dediği nokta!

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, zurnanın zırt dediği noktayı açıkladı:
“Korku imparatorluğunun yıkılmasında ortak mücadele var. Kimse korkmayacak, bunun bedeli varsa bunu önce biz siyasetçiler ödeyeceğiz. Politikacı hatasını, yanlışını eleştirilerden öğrenecek. Bu konuda ilk ele alacağımız nokta medyadır. Medyanın özgürleşmediği noktada, halkın sesi geniş kitlelere sağlıklı ulaşamaz.Gazeteciler kendilerine oto sansür uyguluyorsa, medya patronları korkuyorsa olmaz. Galatasaray stadında protesto oluyor, Türkiye’nin en önemli sunucusu, canlı yayında ‘Eyvah’ diye bağırdı. Protesto geldi, ‘Eyvah ne olacak’ diye sordu. Bu, içerideki korkunun dışa vurumudur..”
Evet ama şu ana kadar korku imparatorluğuna karşı mücadelenin bedelini daha çok medya mensupları ve akademisyenler ödedi.Ya işlerinden oldular ya mahkemelerde ya zindanlarda süründüler! Çünkü onların dokunulmazlığı yok! Erdoğan döneminde siyasetçilerden bedel ödeyen de olmadı. Çünkü asıl muhalefeti siyasetçiler yapmadı bugüne kadar.

***


AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan ise Galatasaray seyircisinin ıslıklarından sonra o kadar “yırtıcı” bir psikolojiye girdi ki Ardahan’da, koruma polisini itekledi. Adamcağız o sırada yol açmak için geriye doğru hareket halinde olduğundan Erdoğan’ın darbesiyle az kalsın yere düşecekti.
Bu olay Erdoğan’ın enerji dolu olduğunu ama aynı zamanda sinirlerinin bozulduğunu da gösteriyor.

Başbakan da insandır ama kendisini kontrol etmek zorundadır.Bırakın Başbakanlığı bir kenara, 57 yaşında bir insan, kendisini savunmak mecburiyeti dışında kaba kuvvet kullanır mı?
Yok bu olay bilinçli bir gösteri ise daha da ayıp değil mi? O polisin suçu, Erdoğan’ı korumaya çalışmak mı?

***

Erdoğan Batman’daki konuşmasında da istifa eden Antalya milletvekili Yusuf Ziya İrbeç’in “Başbakan, her konuşmasında toplumu ayrıştırmaya yönelik söylemler kullanıyor” sözlerine cevap verdi ve “Hazreti Mevlâna’nın dediği gibi; ‘biz dünyaya kırmaya, dökmeye, ayırmaya, kutuplara bölmeye değil, birleştirmeye, buluşturmaya, kırılanı tamir etmeye geldik.’ Bizim dilimiz hiç bir zaman ayrıştırmanın dili olmadı.Bizim dilimiz kutuplaştırmanın dili olmadı” dedi.
İrbeç ise “Başbakan, söylemlerinde, milletimizi bütünleştirici bir unsur olan Türklüğü, sürekli ve anlaşılmaz bir biçimde alt kimlik haline getirme çabası içindedir” demişti ve herkes biliyor ki bu tespit doğrudur.
Doğrudur da sosyolojiden, milletin, milliyetin ne demek olduğundan, Türk adının bu ülkeyi bin yıldır bir arada tuttuğundan habersiz cahil kitleleri, Mevlâna gibi tarihi şahsiyetlerin söylemleriyle aldatmak her zaman mümkündür! Zaten milliyetin karşısına dini çıkarmak, bu siyasi hareketin en belirgin yöntemidir.

***


Kılıçdaroğlu, korku imparatorluğunun nasıl uygulandığını şöyle açıkladı:
“Bir ülke düşünün; Ulaştırma Bakanı Meclis’te çıkacak, ‘Dinlenmek istemiyorsanız cep telefonuyla konuşmayın’ diyecek. Siz yasa dışı telefon dinlemelerinden medet umuyor, onları afişe ediyorsunuz. Başbakan dinlendi diye hapse girer, başkaları dinlendi diye sırtı sıvazlanır, olmaz böyle şey. İktidar, kendi yargısını kurmak istiyor. Asıl tehlike bu. Cumhuriyet tarihinde karşılaştığımız en ciddi tehlike bu. Sokaktaki vatandaş telefonla konuşmaktan korkuyorsa durup düşünmeliyiz.”
Kılıçdaroğlu, çözüm olarak da toplumun her kesiminin iktidara karşı güçlerini birleştirmesi üzerinde durdu.
Bu çözümü yıllardan beri herkes söylüyor ama buradaki mesele iktidara karşı güçlerin nerede birleşeceği! CHP’de mi, MHP’de mi?
Yoksa olağanüstü bir durumla karşı karşıya olunduğuna göre güçler, “seçim ittifakları” ile mi birleştirilmeli?

Yazarın Diğer Yazıları