Zaruri bir hatırlatma!

HDP''li Pervin Buldan''ın cumhuriyete ağır saldırısına hiç sesini çıkarmayan, kimyasal silah iftirasının sahibi Türk Tabipleri Birliği Başkanı''na destek olan ''Türkiyeli'' sözde ''sanatçı, gazeteci, akademisyen, aydın'' tavrını doğru anlamalıyız…

''Devletle hesaplaşma'' düşüncesi hiç bitmeyen Türkiye radikal solunun, bu yolda giriştiği ''kuralsız iş birliği ve dayanışma'' içgüdüsü işte bu sonucu doğuruyor… Söz konusu çevrelerin şaşırtıcı biçimde gizli-açık bölücü tezlere destek veriyor olmasını anlayabilmek için şu hatırlatmayı yapmamız ve ''ideolojik akrabalık'' gerçeğinin altını tekrar çizmemiz gerekiyor: Siyasî Kürtçü hareket, Türkiye solunun rahminde büyümüştür!..

Türkiyeli sosyalist hareketlerin içinde yer alana kadar etkisi son derece sınırlı olan ayrılıkçı gelenek, sosyalist hareketle birlikte farklı bir karakter ve ivme kazanmıştır... Bunda şüphe yok ki, en büyük günah Mehmet Ali Aybar''ın Türkiye İşçi Partisi''ne aittir... 1960 sonrası TİP içinde örgütlenen sosyalist Kürtçüler, buradan ayrıldıklarında bir kaç örgüt kuracak kadar kadrolar yetiştirmişlerdi...

***

TİP''in baş çekerek 1967-69 yılları arasında düzenlediği Doğu mitingleri, bölücü hareket açısından önemli bir dönemeci oluşturdu... Diyarbakır, Batman, Urfa, Ankara, Silvan, Siverek, Kozluk, Muş, Ağrı, Tunceli gibi yerlerde gerçekleşen bu mitingler, sosyalist Kürtçülerin kendi ifadeleriyle, onların hem ilk kitlesel muhalefet eylemleri hem de Kürt aydınlanması ve bilinçlenmesinde önemli rolü olan politik gösterileriydi...

Türkiye solunun ihanetleriyle geçen bu süreçte Devrimci Doğu Kültür Ocakları doğdu... Sonraki yıllarda Dev-Genç''e dönüşecek olan Fikir Kulüpleri Federasyonu, Kürtçülere de yataklık edecekti...

İlginçtir, marksizm doğası gereği milliyetçiliğe düşmanken, Türkiye''de marksist hareketler, bünyelerinde Kürt milliyetçiliği yapanları aynı düşmanca muameleye tâbi tutmamışlardır... Tam tersine uzunca bir süre Kürt milliyetçiliği, ''ezilen ulus milliyetçiliği''nin hoş görülesi statüsü altında, korunup kollanmıştır... Başka ülke komünistlerinden farklı olarak, evrensel siyasî amentülerinin en tepesine kendi milliyetlerine düşmanlığı koyan Türkiyeli radikal sol hareketler, o dönemde Kürt milliyetçilerine karşı ağabey şefkatini ve hoşgörüyü elden bırakmamışlardır...

***

Türkiye solunun içinde gelişim evresini tamamlayan bölücüler, özellikle 1974''ten sonra kendi adlarıyla ortaya çıkmaya başladılar... 1980''e kadar, ''etkili'' diyebileceğimiz ondan fazla örgüt peydahlandı... KAWA''dan Tekoşin''e, Rızgarî''den Devrimci Demokratlar''a, TKSP''den KUK''a, Ala Rızgarî''den Apoculara/PKK''ya kadar ne kadar örgüt peydahlandıysa hepsinin ortak özelliği şuydu: Kurucularının ve yöneticilerinin tamamı Türkiyeli sosyalist hareketlerin içinden çıkmıştır...

Kemal Burkay ve Uğur Mumcu''ya göre, Öcalan bile TİİKP''ye ait Şafak Bildirisi''ni dağıtırken gözaltına alınmıştır...

Lenin''in ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını kaleme aldığı eser, sosyalist Kürtçülerin başucu kitabı olmuştur ve referans Lenin olunca fazla itiraz da görmemiştir!.. Bu arada Kürt halkına bağımsızlık vaat eden Mahir Çayan''lı THKP-C''yi de, bu konuda çelişkilerle dolu Deniz Gezmiş''in ''bölgesel özerklik''ten söz eden THKO örgütünü de unutmamak lazımdır...

''Halkların kardeşliği'' jargonuyla kendi çalıp kendi oynayan, ''halklara kardeş, ama Türk''e düşman'' tezgâh dönüp durmuştur...

Daha sonra da bu ilişki kopmamıştır... 80''li yıllarda, daha doğrusu sürgün yıllarında Türkiye soluyla bölücüler arasında ''Güç Birliği Eylem Platformu'' ve ''Faşizme Karşı Birleşik Cephe'' adlarıyla ''anti-faşist, anti-emperyalist'' cepheler bile oluşturulmuştur...

Daha sonra bu ilişki artarak devam etmiştir… Seçim platformları, Emek İttifakları, Kobani gerekçesiyle girişilen silahlı/silahsız işbirliği vs…

***

Dün Türkiye sosyalist hareketi güçlüydü ve gelişim evresine ihtiyacı olan ''bölücü aydın''ın, Soğuk Savaş döneminin bu sıcak kucağına ihtiyacı vardı... Kendileri açısından bakıldığında bu süreci son derece verimli değerlendirdiler diyebiliriz... Bugün ise bu ilişkide ihtiyaç sahibi olan Türkiye radikal soludur... Çünkü marksizmin dünyadaki yenilgisinden sonra iyice küçülmüştür ve varlık-yokluk arasına sıkışmış kalmıştır... Etnik bölücü hareketinin diriliğine ve enerjisine gıpta etmektedir... O yüzden bu ilişkiyi sürdürebilmek ve iş birliği yapabilmek hayatî öneme sahiptir...

"Onlar Türkiye solundan koptuktan sonra bölücüleştiler" tezi iddia sahiplerine kalsın!.. Gördüklerimiz karşısında o yüzden maalesef tekrar diyoruz ki, ''Türkiyeli marksist''in dönüp dolaşıp geldiği yer ''Kürtçü'' dükkanıdır!..

Yazarın Diğer Yazıları