Yörük sırtından kurban kesmek yok!

Kestirmeden söyleyelim: Milliyetçilerden gelen takviye oy olmasa CHP, büyükşehirlerden sadece birini alabilirdi belki de…

Sadece İYİ Parti’den değil, partisi olmayan milliyetçilerden de, hatta MHP’lilerden bile kısmen de olsa oy gitti bazı bölgelerde CHP’li adaylara ve seçimleri kazandılar…

Peki buna karşılık ‘milliyetçi hassasiyetler’in çok da gözetildiğini söyleyebilir miyiz? Bu zor soru, önümüzdeki yerel seçimlerde CHP’nin karşısında fena şekilde çıkacak…

***

HDP/Yeşil Sol’un CHP içindeki ‘nöbetçi vekilleri’nden Sezgin Tanrıkulu vak’ası var, milliyetçilerin dikkatle izlediği… TSK’ya ‘köylüleri helikopterden atarak öldürme’ iftirasında bulundu... Objektifliği tartışmalı Avrupa mahkemelerini de kendisine dayanak yaptı…

Parti yönetiminden bir tavır beklendi bu konuda… Beklenen olmadı… İş adeta soğumaya bırakılırken, Grup Başkan Vekili, Tanrıkulu’nu korudu ve onu ‘insan hakları savunucusu’ gibi masumane bir konuma oturttu…

Grup Başkan Vekili’nin bu ilk vukuatı da değildi… Türk ordusuna “Kimyasal silah kullandı” iftirasını atan Türk Tabipleri Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı’ya da ilk sahip çıkanlardandı… Fincancı gözaltına alınınca “Asla kabul edilemez” diye mesaj yayınlamıştı… Ayrıca PKK yöneticilerinin çıktığı Medya Tv kanalına çıkmaktan da çekinmemişti…

***

Apolete bakın: İnsan hakları savunucusu!.. Ayaklarından daha büyük mermilerle katledilen bebekler… Bayrak çektiği için bayrak direğine asılarak şehit edilen öğretmenler… Bayram alışverişinde yakılan çocuklar… Polis eşleri zannedildiği için toplu taranan kadınlar… Hemşireler, doktorlar, silahsız insanlar… Uyuşturucu işinde kullanılan çocuklar… Kızını öğretmenliğe yalnız göndermemek için binlerce kilometre öteye onunla giden ve şehit edilen gariban babalar… Çocukları dağa kaçırılan anneler…

Bunların haklarını savunmak ‘insan haklarını savunma’ kapsamında değil miydi? Yoksa bunlar insandan sayılmaz mıydı?

Neden bu alanda Sezgin Tanrıkulu ve benzerlerini hiç göremiyoruz da mesele PKK’nın veya onun sivil uzantılarının iddialarına eşlik etmeye gelince derhal görebiliyoruz? Evet, neden? Bu sadece Tanrıkulu gibilerin değil, onlara kurumsal anlamda ‘destek veren’ veya ‘sessiz kalan’ herkesin cevaplaması gereken bir sorudur…

***

Bu sessizlik veya sahipleniş, önümüzdeki yerel seçimler için tıpkı milletvekili meselesinde olduğu gibi belediye meclis üyesi pazarlığının ve ‘örtülü seçim iş birliği’nin bir gereğiyse, bilinmelidir ki milliyetçiler açısından bu tutum bir ‘turnusol’ niteliği taşıyacak ve tepki seçimlere yansıyacaktır…

Türkçemizde ‘Yörük sırtından kurban kesmek’ diye bir söz var… Buradaki hikmeti iyi okumak lâzım… Kurbanı Yörük kessin, bayramı başkalarıyla yapın!.. Yok öyle yağma!..

Sezgin Tanrıkulu ve HDP/Yeşil Sol meselesi, Türk milliyetçilerinin -seçim sonuçlarını etkileyecek kadar önemli bir kısmının- önümüzdeki seçimlerde davranış biçimini etkileyecek bir özellik taşımaktadır… Vicdanları rahatlatacak bir adım çıkmazsa, adayların şahsî kimliğine değil, ilgili partinin kimlerle iş tuttuğuna daha çok bakılacaktır… Çünkü hiçbir hatır, ülkemizin, milletimizin ve devletimizin hatırından üstün değildir…

Türk milliyetçileri, ‘sırtından kurban kesilen Yörük’ muamelesini tabii ki kabul etmeyecektir… İşin doğrusu şudur: İşi kiminle tutuyorsanız, kurbanı da onlara kestireceksiniz…

Yazarın Diğer Yazıları