Yetik Ozan
Yetik Ozan, çok genç yaşta yitirdiğimiz bir Türkolog ve bir şair. 1942-1978 yılları arasında 36 yıllık kısa bir ömür sürmüş. Ama onun, sadece biz arkadaşları üzerinde değil 1970'li yılların ülkücü ve milliyetçileri üzerinde de iz bıraktığı muhakkak.
Yetik Ozan'ı önce bir Türk dilcisi olarak tanıdık. Gerçek adıyla, Turgut Günay olarak. 1967 yılının Güz mevsiminde Atatürk Üniversitesinde asistan olarak göreve başladığımız zaman aynı heyecanla derslere giriyorduk. Türkiye Türkçesine, Köktürkçeye. Heyecanlıydık, çünkü bilim adamı adayı idik. Heyecanlıydık, çünkü Türkçü ve ülkücü idik. Heyecanlıydık, çünkü derslerde anlattığımız konular tam da ülkücülüğümüze uygun konulardı.
Erzurum'un kendine özgü havası da vardı tabii. Öğrenciler de ülkücüydü ve gönül köprüleri çabucak kuruluveriyordu. Yılma Durak, Yavuz Akpınar, Sedat Yurtseven, Nihat Çetinkaya, Erbuğ Gülsoy, Mahmut Aktaş gibi öğrencilerimiz vardı. Fakat beni asıl şaşırtan, o güne kadar sadece kitaplarda okuduğumuz âşıklık geleneğinin Erzurum'da canlı olarak yaşıyor olmasıydı. Kahvelerde âşıklar atışıyordu. Yaşar Reyhani, İlhami Demir, Mevlüt İhsani, Şeref Taşlıova, Murat Çobanoğlu…
Turgut Günay'ın şairliği ortaya çıkıvermişti. Âşıklara ayak veriyordu, onlarla atışıyordu. Üstelik saz da çalıyordu. Aydın bir şair, halk şiirinden besleniyordu. Ev gezmelerimizde de atışıyorduk. Tabii bendeniz olsa olsa kalem şuarâsı denilecek türden bir hevesli idim. Turgut irticalen bir dörtlük söylüyor, ben de düşüne düşüne kalemle yazarak bir dörtlükle ona cevap veriyordum. Böyle nice geceler geçirdik. Birimiz Tutkun, birimiz Vurgun olduk. Sonra o, âşık tarzı şiirlerinde Firkati mahlasını kullandı.
Turgut Günay'ın yetkin bir şair olarak ortaya çıkması Töre dergisiyle oldu. 1971'in yaz aylarında çıkmaya başlayan, büyük romancımız Emine Işınsu'nun Töre'si, 1970'ler boyunca ülkücü gençleri besledi. O zamanın ülkücüleri fikire, sanata, şiire, romana düşkündüler. Töre de dergiydi hani! Necmettin Hacıeminoğulları, Mehmet Erözler, Erol Güngörler, Mustafa Kafalılar… Ayhan Tuğcugil Türk milliyetçiliği fikir sistemini Töre'de yazmaya başlamıştı. Coşkun Karakaya, Mehmet Başbuğ, Garipkafkaslı gibi ressamlarımız ve çizerlerimiz de vardı. İşte bu kadronun şiirdeki temsilcisi Yetik Ozan'dı. Çin zulmü o zaman da vardı. Bugün de bütün dehşetiyle devam eden Çin'in zalimliği Yetik Ozan'ın şiirinde şöyle dile geliyordu: Bir dilsiz gece tek tanığı günün / Bakır yüreklerde paslanan kinin / Kanlı gerçeğini örtünce Çin'in / Afyonlu düşüne iner bunalır // İnsanlığa yumuk çapaklı gözler / Kara fenerlerle şeytanı izler / Ölüm bayramınca maskeli yüzler / Çirkin gülüşlerde donar bunalır.
Yetik Ozan, tutsak Türklerin şiirini yazdı, Anadolu'nun kilimini yazdı, türküsünü yazdı. Kapağında siyahla yeşilin birbirine karıştığı Atmaca Uçurumu onun ilk şiirlerini bir araya getirmişti. 1973 yılında Töre Devlet Yayınları'ndan çıkan bu kitap o zamanki ülkücülerin elinden düşmüyordu.
Nida Tüfekçi'ye ithaf ettiği "Bağlama" şiirinde saz, nöbet tutan bir er gibidir: Gence'de topraksız lâle örneği / Tebriz'de bayraksız kale örneği / Kerkük'te ceylansız bala örneği / Öksüz tarı, tutsak curası vardır // Nice ki ölüm var er geç kaderde / Bir içli ağıtta susar son perde / Karacaoğlan'ın yattığı yerde / Sonsuza dek nöbet durası vardır.
14 Aralık 2019 tarihinde Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü'nde Yetik Ozan'ı andık. Gençlerden ve olgunlardan meydana gelmiş seçkin bir dinleyici karşısında Yetik Ozan'ı anlattık. Dursun Yıldırım, İskender Öksüz ve ben. Konyalı âşık Yağız Ozan da çalıp söyledi. Firkati'nin (Yetik Ozan'ın) âşıklar tarafından bestelenmiş epeyi şiiri var. Bağlama, Kilim gibi şiirlerinin besteleri TRT repertuarında da yer alıyor.
1978 yılının soğuk bir kış gününde Ben bülbül ölüsü, sen gül kurusu / Oluverdik kaşla göz arasında dedi ve kaşla göz arasında gidiverdi. Şimdi onun Rize İli Ağızları dilcilere, Atmaca Uçurumu, Ülkü Bağı kitaplarında toplanan şiirleri de ülkücülere yadigâr kaldı. Turgut Günay, Türkoloji tarihinin; Yetik Ozan, edebiyat tarihinin malı olarak yaşamaya devam ediyor.