Yeni yıl "kut" laması!
Yakın tarihe kadar Türkiye’de herkes kendi hayat tarzını, ideolojisini, dünya görüşünü esas kabul ederek başkalarına dayatmanın peşindeydi! Batılılaşma serüveni içinde kendisini “çağdaş” gören insanlarımızın bir kısmı içinden çıktığı toplumu küçümsemeye, kendi halkına tepeden bakmaya başlıyordu. Buna tepki duyanların bir kısmı da Talibanlaşıyordu.
Yeni yıl tartışmalarının iki tarafı da eskisi kadar katı davranmıyor bu defa! Çok kimse birbirini anlamaya çalışıyor. Tabii her iki tarafta yobazlığa devam edenler de var!
* * *
Yeni yıl, tarih boyunca Türk ve Fars toplumları için Nevruz günü olmuştur. Fakat her iki millet de din değiştirmek suretiyle farklı alfabeler benimsediği gibi farklı takvime de geçmiştir. Hicri takvim gibi!
Türkiye, Cumhuriyetle birlikte miladi takvime geçti. Neden? Çünkü Batı toplumu, üstünlüğünü bütün dünyaya yaymış durumdaydı ve onlarla ilişki kurmak isteyenler, takvimlerine uymak zorundaydı.
Eğer içinde bulunduğumuz tarihi dönemin süper gücü Türk devleti olsaydı, o zaman dünya Türklerin takvimine uyardı. Fakat işin kötüsü, 12 hayvanlı kendi takvimlerini Çinlilere kaptırdıktan sonra Türklerin böyle bir şansı kalmamıştır.
* * *
Türk toplumu miladi takvime uydu ama Batılılar gibi Noel kutlamak zorunda değildi. Gerçi Noel Baba hikayesinin kökeni biraz karışıktır. Sonradan Hıristiyanlaştırılmış eski bir efsanedir. Dolayısıyla kendi kültür kodları ile hareket eden Türklerin Noeli benimsemesi beklenemezdi. Zaten benimsemiş de değildir.
Devlet erkini elinde tutanlar ve medya, yıllardan beri Noeli, yılbaşı çamlarını, kutlamalar sırasında başa geçirilen soytarı hunilerini benimsetmeye çalıştı. Tamamen Batılılaşmış sermaye tarafından ve Batılılar için inşa edilen otellerin yılbaşı eğlenceleri, artık yabancı sermaye elinde bulunan büyük mağazaların satış kampanyaları da önemli bir ekonomik faaliyet halini aldı. Kimileri, sanki Türk toplumu şehirleşme kültürünü hiç yaşamamış gibi bütün bu olayları köylülükten şehirli olmaya geçiş gibi yorumladı. Oysa, insanlık tarihinin en güzel şehirleri, yakın zamana kadar Türk coğrafyasındaydı. Ne zaman ki Batı karşısında aşağılık kompleksi başladı; şehircilik de bozuldu!
* * *
Alkol konusuna gelince! Türk Milleti kımız içerdi. Kırgızistan’da hâlâ içilir. Anadolu’da rakı, milli içki haline geldi. Birahane kültürü desteklenmesine rağmen, rakı ağırlığını korudu. Alkollü içecekler, İslam’a göre günahtır ama Türk toplumu aşırıya kaçmayan içkili kutlamaları genelde hoş görmüştür. Yeni yıl gecesi de böyle değerlendirilmektedir.
Bütün bunlar çok bilinçli tercihler değildir. Ekonomik yapı değiştikçe, kültürün de değişmesi kaçınılmazdır. Fakat, o kültür içinde bir milleti millet yapan şifreleri kimse değiştiremez!
“Yeni yılınız kutlu olsun” diyoruz,
değil mi?
“Kut”, eski Türk inancına göre Tanrı’dan alınırdı. Doğacak çocuğa ana karnında iken üflenen ruha da kut denilirdi. Bilge Kağan, kendisinden bahsederken “Tanrı’nın kutladığı” demektedir. Tanrının kut vermediğine inanılan hakanlar kurultay kararı ile indirilebilirdi.
Kut, uğur, devlet, baht, talih, saadet anlamlarına da gelmektedir.
Biz birbirimizi “kut” larken, “Allah’ın selamı ve esirgemesi üzerine olsun” demiş oluyoruz.
Demek ki Türkçe yaşadıkça, Türk’ün kutu da yaşayacak!
Yeni yılınız “kut” lu olsun!