Yazacağız, daha çok yazacağız
Bunlar delikanlıydı!.. Yaptıkları eyleme imzalarını atamayacak kadar delikanlı!.. Dünyanın en adi örgütleri bile yaptıkları eyleme bir şekilde mühürlerini basarken, Yeniçağ'a saldıranlar, güvenlik kamerası görüntülerinden de anlaşılacağı üzere, sanki sırtlan belgeseli çevirip kaçtılar… Daha sonra da "Biz yaptık, şundan dolayı cezalandırdık" mesajını veremeyecek kadar korkakça davrandılar…
PKK'nın fistanlı teröristleri gibi yüzleri peçeli alçaktı bunlar... Yeniçağ'ın nasibine de böyle namert düşmanlar düşmüştü... Neyse ki gazete bu konuda idmanlıydı… Bu tür saldırılardan sinmesi söz konusu olamazdı…
Türkçemizde güzel bir atasözü vardır: "Kişi karşısındakini kendisi gibi bilir"… Yeniçağ'a saldırıyı organize edenler, bizleri de muhtemelen kendileri gibi korkak zannettikleri için bu saldırının sonuç vereceğini zannettiler… Tırsarız, onları rahatsız eden yazdıklarımızı bundan sonra yazmayız, duruşumuzu bozarız diye düşündüler…
***
Böyle düşünen namertlere bugüne kadar hüsran düştü, bundan sonra da hüsran düşecek… Biz yine 'mevsimlik' olmayan milliyetçi duruşu yazacağız…
Biz yine üniter yapının yanında, bin yıldır bu topraklarda verilen 'tutunma kavgamız'ı yazacağız…
Biz yine terör örgütlerinin hedefi yapılmış üniversiteli kardeşlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz, onları yazacağız…
Biz yine Halep'i, Musul'u, Kerkük'ü, Telafer'i, Kıbrıs'ı, ezilen, yok edilmek istenen Türk yurtlarını ve üzerlerine ateş yağan kardeşlerimizi yazacağız…
Biz yine acı ve sefalet içindeki Müslümanları, emperyal postallar altında tecavüze uğrayan Irak'lı kadınları, battaniyelerle topluca sarılarak gömülen Afgan çocukları, bir avuç pirinç sırasında bombalanan ümmetin gariplerini yazacağız…
Biz yine millî birlik ve beraberliği yazacağız… Sınırların mezheple ve etnik taassupla yeniden çizilmek istendiği barut kokan coğrafyanın yanı başında ölümüne kardeşliği yazacağız…
Biz hep bu toprakların türküsünü dinleyeceğiz, bu toprakların türküsünü söyleyeceğiz, bu toprakların türküsünü yazacağız…
Bu toprakları bize vatan kılanların ödedikleri bedellerin yanında ödediğimiz ve ödeyeceğimiz hiçbir bedeli asla bedelden saymayacağız… Yazacağız, daha çok yazacağız…
Bunlar kimlerin işine gelmiyorsa şimdi daha fazla kinle ve daha ağır silahlarla saldırsınlar… Çünkü biz daha da bilendik ve daha çok yazacağız…
***
"Yeniçağ'a saldırıyı kimler organize etmiş olabilir?" sorusuna herkes cevap arıyor ve farklı yorumlar ortaya çıkıyor…
Yapılan yorumlardan birisi hakkında görüşümü aktarmak istiyorum… Söz konusu yoruma göre Yeniçağ'a saldıranlar 'bir kısım ülkücü'…
Bu yoruma kesinlikle katılmıyorum… Elimizde yüzde yüzlük bir delil veya itiraf olmadığı sürece bunu iddia etmek 'iftira'ya girer ve bizleri başkalarına benzetir… Doğrusu yakışmaz…
Saldırganlar ülkücü olamaz çünkü bu yöntem ülkücülüğün raconuna terstir… Ellerinde molotofla görüntü veren radikal örgüt militanları veya entari giyip başörtüsü takan PKK'lı ezikler gibi maske, peçe, başörtüsü gibi şeylerle yüzünü gizlemek ülkücülerin tarihinde ve karakterinde yoktur… Dolayısıyla bu 'tarihsiz' ve 'karaktersiz'ler ülkücü olamazlar… Kendilerini ne olarak adlandırırsa adlandırsınlar, isterlerse 'ülkücüyüz' desinler, bu değişmez…
Ülkücüler yaptıkları eylemi cami avlusuna bırakmaz, sahip çıkarlar, çünkü sahip çıkamayacakları eylemi yapmazlar… Bu çapulcu sürüsünün davranış modeli asla ülkücü olamayacaklarının göstergesidir…
Ülkücüler hesaplarını muhataplarıyla gören bir gelenekten geliyorlar… Kapıdan, camdan, araba lastiğinden, saksıdan, bardaktan, turnikeden hesap sormak acizliğin ve adiliğin işaretidir… Ülkücü kendisini bu kadar aşağılatmaz… Aşağılatmışsa eğer zaten ülkücü olamaz…
Bu alçakça organizasyonu kimler tasarladı, kimler taşeronluk yaptı, kimler ellerine taş-sopa aldı ve bunlar kendilerini ne olarak adlandırıyorlar şimdilik bilmiyoruz… Bildiğimiz bir şey varsa, o da bunların asla ülkücü olamayacaklarıdır…
Soma'da yerde yatan madenciye tekme atan şerefsiz gibi eylem biçimini tercih edenler ülkücü mü olurmuş Allah aşkına?