Yarım ekmek ve yarım simit dönemi
Dönem gençliğinin içine düştüğü, zorlu yaşam tarzı karşısında karamsarlığa kapılmamak elde değil. Gelecekte bu dönemi çocuklarına anlatacak olanlar, herhalde çok zorlanacaklar.
Düşünsenize niteliksiz bir eğitim, hayat pahalığı, istikrarsız bir ekonomi, sabahtan akşama artan fiyatlar, ev fiyatlarının hızla yükselmesi, milyonlarca genç işsizliğin artması, ülkenin toplam niteliğinin sürekli düşmesi. Ülkeyi yaşanmaz hale getirdi. Pazarlarda pazarcılar, bağırarak tezgahlarına çağırdıkları müşterilere yandaş kanalları izleyenler bize gelsin diye bağırıyorlar. Haksız da değiller. Çünkü yangın yerine dönen ülkemizde yandaş kanallar çağ atladığımızı rekor kırdığımızı gümbür gümbür bağırıyorlar. Nedense ne gözlerle, ne de yürekle bu olumsuzluklar düzelmiyor. Oysa ülkemiz uygar dünya eğitim liginden düşmek üzere. Ünlü eğitimci eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Mesut Parlak; geçen haftaki yazısında, "İçinizde eğitim konusunda konuşacak ya da bu konudan hakikaten rahatsız olan kimse yok mu? Bakın ekonomi iyi bir yönetimle birkaç yılda toparlanır. Ama böyle bir eğitimle ülke geleceğinin en az 15-20 yılının kaybolacağını göremiyor musunuz? Bırakın bu ekran ve medyada görüneceğim merakını da biraz olsun eğitimin derdine düşün" diyor. Türkiye''nin hızla Orta Doğu çukuruna yuvarlandığını belirten Parlak, "Orta eğitime bakar mısınız? İçler acısı! Bana bu ülkede yaşayan ülkesini seven bir Allah''ın kulu da çıkıp orta lise ve üniversitelerdeki eğitimin geçtim uluslararası standartları normal bir düzeyde olduğunu söyleyebilir mi? Söyleyemez" dedikten şunları yazmış:
"Dünya genelinde Cumhuriyet''in yetiştirdiği bilim insanlarının neler başardığını görmüyor musunuz? Peki bu başarılı insanlar nerelerde eğitim aldılar? Bir gün olsun bir öz eleştiri yapıp kendinize dürüst oluyor musunuz? İktidarımızda 20 yılda yetişen gençler neden eğitimde bu durumda diye soruyor musunuz? Nedeni açık çocuklara yeterli ve yetkin eğitim veremediniz. Güçlü bir eğitim vermek zaten hiçbir zaman gündeminizde de olmadı. Çünkü sizin liyakat denen kavramla dargınlığınız var."
Üniversitelerimizin acıklı durumu
Eğitim konusunda yaptığı araştırmalarla dikkatleri üzerine çeken Karadeniz Teknik Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Kenan Çelik''in araştırmasında ise şu sonuçlar yer alıyor.
Türkiye''deki üniversitelerde kayıtlı öğrenci sayısı 8 milyonmuş. Bu sayı ile OECD ülkeleri içinde ilk sıradaymışız.
Bu öğrenci sayısı ülke nüfusumuzun yüzde 9''u.
ABD''de yüzde 6''sı
AB''de ise yüzde 5.7''si
Toplamda kamu vakıf ve özel üniversite sayımız 209.
21 üniversitenin uluslararası hiçbir etkinliği yok.
21 üniversitenin sosyal sorumluluk projesi yok.
65 üniversitenin endüstriyel proje yönetimi yok.
65 üniversitenin kütüphanesinde sadece 1 kitap var.
88 üniversitenin patent tasarım başvurusu yok.
28 üniversite TÜBİTAK bursundan yararlanmamış.
32 üniversitede uluslararası desteklenen ARGE yok.
Son 30 yılda açılan üniversite sayı artışı 20 misli.
Son 5 yılda açılan üniversite sayısı 80.
Soru şu?: Bu sayıda artan üniversitelere nasıl hoca bulunabilir?
AB''de 20 öğrenciye 1 hoca
Bizde 41.5 öğrenciye 1 hoca.
Bizde 150 öğrenciye 1 hocanın düştüğü üniversite bile var.
68 üniversite rektörünün uluslararası yayını yok.
Araştırma kültürü olmayan böyle bir akademisyen nasıl rektör olarak atanır? Böyle birinin yönettiği bir üniversiteden araştırma, bilimsel yayın beklenebilir mi?
Buna karşı son bir yılda 4 bin kişi profesör yapılmış.
Rakamlar ve sayılar TÜİK kadar olmasa da gerçekleri oraya koyuyor. Memleketin durumunu iyi olduğunu gösterenler, kafalarını gömdükleri kumlardan çıkararak dışarıya bakmalılar. Büfelerde yarım ekmek, yarım simit dönemini başlattıkları için Nobel alabilirler.