Türköne; "Büyük İsrail"i savunuyor, Osmanlı'yı değil!
Aslında Mümtazer Türköne’nin ortaya attığı saçmalıkların üzerinde durmaya değmez. Fakat Türk kimliğini oluşturan değerlere saldırısı, tarihi çarpıtması yetmezmiş gibi bir de Türk milliyetçiliği yerine Osmanlıcılık tavsiye ediyor. Türk milliyetçiliğini “Küçük Türkiye milliyetçiliği”, Yeni Osmanlıcılığı ise büyük düşünmek olarak takdim ediyor, bu arada milliyetçilere hakaretler ediyor. Oysa bugün için Osmanlıcılık yapmak, “Büyük İsrail” projesine hizmet etmek demektir. Çünkü, Büyük Ortadoğu Projesi’nin haritasını “Yeni Osmanlı coğrafyası” diye gösteriyorlar. Aslında o harita, Büyük İsrail haritasıdır.
***
Türköne, “Sevres’de İç Anadolu Bölgesi ile sınırlı bir ’Türk vatanı’öngörülüyordu. ’Küçük Türkiye’milliyetçiliği ile, aynı sonuca varacak dar ve karanlık bir yolda inatla yürüyenleri kastediyorum” diyerek, işgalcilerle, onlara karşı savaşan milliyetçileri aynı tarafta gösteriyor.
Oysa o dönemde Osmanlıcılık diye tutturanlar, ülkenin işgaline de seyirci kalmıştı. Osmanlıcılık, başkenti işgal altında, devleti İç Anadolu’ya hapsetmiş bir durumdaydı. Türk milli devletini kurmak ise Türk milliyetçilerine nasip oldu.
Kaldı ki Ziya Gökalp temelli Türk milliyetçiliği Turancıdır. Büyük ülkü sahibidir, ama hayalci değildir. Gökalp, önce Oğuz birliğinin mümkün olduğunu, daha sonra da bütün Türklerin birleşebileceğini söyler.
Oğuzlardan kastı, Türkiye, Azerbaycan ve Türkmenistan Türkleridir.
Bugün, Türkiye ile Azerbaycan’ın tek devlet olmasının önünde hiçbir engel yoktur! Yeter ki iki ülkenin devlet adamları bu iradeyi gösterebilsin.
Ergenekon efsanesinin reddiyesi, köpek hikâyeleri, kişiliği parçalanmış bir ruhun hezeyanlarından ibarettir. Bugün Kazakistan’ın en büyük şehri Almatı’daki anıtlarda temel figür bozkurttur. Diyelim ki bu hikâyeleri Yakup Kadri Karaosmanoğlu uydurdu. Kazakistan’a da mı yetişti?
***
Beyninin Cumhuriyet Türkiyesi tarafından iğdiş edildiğini Mümtazer Türköne kabul ediyor. Bu rüyadan uyanmak istiyor. Önce soyadını değiştirmekle başlasın öyleyse! Her fırsatta Türk kimliğini aşağılayan kişiye Türköne soyadı yakışmıyor.
Türköne, hipnozla uyutulmuş da psikiyatri uzmanının her sorusuna cevap veren, bu aradaki çocukken yaşadığı olayları da hatırlayan, böylece bilinçaltındaki bütün kin ve nefretleri de köşe yazısı diye kusan bir hasta konumundadır. Kendisini koyun zannediyor!
20’nci yüzyılın başında ulus devlet kurmaktan başka çare olmadığını bile bile devlet kurucularına bu kadar iftirayı yöneltmeye normal bir insanın vicdanı izin vermez.
Üstelik Atatürk, “Küçük Türkiyeci” değildi. Panturanizm ve Panislamizmi reddeder görünmüştür, ancak bu durum, yeni kurulmuş Türkiye’nin güvenliğini sağlamak içindi.
***
Atatürk, Mehmet Emin Resulzade’nin 1918’de kurduğu Azerbaycan Cumhuriyeti’nin meclis üyesi olan ve Ruslar Bakü’yü işgal ettiğinde Türkiye’ye sığınan Mehmet Sadık Aran’ı Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan birkaç yıl sonra Finlandiya’ya göndermiş ve “Turan” adlı bir gazete çıkarması için her yıl düzenli olarak para göndermiştir.
Mehmet Sadık Aran, Atatürk’ün ölümüne kadar Finlandiya’da dört sayfalık bu gazeteyi Türkçe, Rusça, İngilizce ve Fin dilinde yayımlamış, Rusça gazeteyi düzenli olarak Sovyetler Birliği’ne gizlice göndermiştir.
Yani Türk milliyetçileri her zaman büyük düşünmüştür, Mahmut Esat Bozkurt’a yazdırdığı Atatürk İhtilali kitabında, “Yarının tarihi, yeni fasıllarını Türk birliği ile açacaktır. Dünya, sükununu bu fasıllar içinde bulacaktır. Kaşgarlı Mahmut’un dediği gibi, Tanrı, Türk’ü, insanlık, şerirlerinden, şakilerden kurtulsun diye yarattı” diyen Atatürk’ün ruhu şad olsun.