Türkmenler için çıkaracak duygunuz yoksa demek...
Uçak gazetecilerinin aktardığına göre, Cumhurbaşkanı, Astana dönüşü, gazetecilerle yaptığı sohbette, Barzani'nin Irak'ın kuzeyinde yapmayı planladığı referandum ve Türkmenlerin akıbetine dair sorulara şöyle cevap verdi:
"...O iddiaları önce değerlendirmeliyiz. Böyle duygusal çıkışlarla açıklamalar yaparsak, yanlış olur. Türkmen kardeşlerimize oraları terk etmelerini asla tavsiye etmeyiz. Onlar kendi topraklarında kalmalı. Geçen ziyaretime geldiler. 'Biz, bu topraklarda doğduk, bu topraklarda ölürüz' dediler. O duygulu ifadelerini unutamam."
***
Anlamadım.
Mısır'ın Rabiaları için duygusal çıkış yapmak bir erdemlilik göstergesi ve fakat bunu Kerkük'ün Zehraları için yapmak "yanlış" mı?
Neden?
Türkiye Cumhuriyeti, Gazze için her türü duygusal çıkışı yapabilir.
Türkiye Cumhuriyeti, Harem-i Şerif için her türlü duygusal çıkışı yapabilir.
Türkiye Cumhuriyeti, Arakan için her türlü duygusal çıkışı yapabilir.
Türkiye Cumhuriyeti, Humus için, Hama için her türlü duygusal çıkışı yapabilir.
Türkiye Cumhuriyeti, Haiti için her türlü duygusal çıkışı yapabilir.
Yemen için yapabilir.
Libya için yapabilir.
Pakistan için yapabilir.
Filipinler için yapabilir.
Nepal için yapabilir.
(Ezbere yazmıyorum Dışişleri Bakanlığı'nın resmi internet sitesinde var hepsi...)
Amma velakin...
Burnunun dibindeki, sınırdaş olduğu, soydaş olduğu Irak Türkmenleri için "duygusal çıkış yapamaz".
Doğru anladım değil mi?
Tekrar ediyorum:
Neden?
Yoksa, Türkmenlere karşı, ortaya çıkarabileceğiniz, yükseltebileceğiniz, gözlerinizi doldurup, kürsülerde sel olup boşalacak duygunuz yok diye mi!
Olmayan şeyin nasıl çıkışını yapacaksınız tabii!
***
Türkiye Cumhuriyeti, bütün bu ülkeler ve daha fazlası için dünyaya ve uluslararası kuruluşlara "eyyyyyy" çekebilir.
"Dünya 5'ten büyüktür" diye meydan okuyabilir.
Ülkesinde zulüm olduğuna kanaat getirdiği liderleri alaşağı etmeye çalışabilir.
Gelin görün ki, sıra evlerinden kovulmakla tehdit edilen, yıllardır periyodik olarak uğradıkları sürgünleri düşününce bunun sadece "tehdit" olarak kalmayacağı da aşikar olan Irak Türkmenlerine gelince, sadece ama sadece "oraları terk etmelerini asla tavsiye etmez" öyle mi!
Yeryüzünün bütün mağdur-mazlumlarına kol kanat germekle övünen Türkiye Cumhuriyeti'nin, Misak-ı Millî'nin de parçası olan Kerkük'ün gaspına ve zemini hazırlanan Türkmen katliamına karşı bu mu bütün söyleyip söyleyeceği?
***
Ya cahil ya hain
Önce gece ana akım haber kanallarından birindeki tartışma programında denk geldim bu ifadeye:
"Zannediyorum Türkmenler de yaşıyor Kerkük'te..."
Hangisi daha rezil seçemiyorum ama ya sahiden zırcahil ya da psikolojik operasyon elemanı olan bu tipler konuşturuluyor hemen her gece ekranlarda.
Köreltiliyorsun ey halkım!
Körleştiriliyorsun.
Sağırlaştırılıyorsun.
Aman diyeyim...
Sakın ha "televizyonlara çıkardıklarına göre biliyor demek ki" diye bakma bu fikri atıklara...
***
Yeter ki iş bir tek marşa kalsın
İçişleri Bakanlığı, "millî manevi değerlerimize daha uygun" bularak, şehit cenazelerinde "repertuar değişikliği(!)"ne gitti. İllere gönderilen talimat gereği, bundan böyle Chopin'in Cenaze Marşı yerine Itri'nin Segâh Tekbiri'yle uğurlayacağız şehitlerimizi.
Naaşları, şehit düştükleri illerden memleketlerine "bir kargo paketi" gibi gönderilmesin...
Tabutlarını, derme çatma bir kamyonetin arkasına "atılmış", bir valiz yığınının arasına sıkışmış halde görmeyelim...
Şehadetlerinden aylar sonra telefon faturasından dolayı haciz gitmesin baba evine...
Bindikleri halk otobüsünde, katıldıkları bir törende, orada, burada, şurada hakarete uğramasın aileleri herhangi bir nedenle...
Yalnız yaşayan annelerinin evini su basmasın mesela her yağmurda...
Burssuz kalmasın çocukları...
Hatıralarını çiğnetmeyelim "ite-köpeğe"...
Emanetlerine el değdirmemeyi becerebilelim...
Üzerimize düşen diğer bütün her şeyi "millî manevi değerlerimize uygun" biçimde layığıyla yerine getirelim de, marşla mı, tekbirle mi, alkışla mı uğurlandığına takılmaz, böyle düzenlemelerde "örtülü niyet" aramaz o vakit kimse...