Türklük şimdi hangi tabana dayanacak?
Türkiye, bir taraftan topraklarını küresel tekellere devrederken, bütünlüğünü korumayı bir tarafa bırakın, milli kimliğini koruyabilecek midir? “Alevi hakimler gidecek, Müslüman hakimler gelecek” diyen bir siyasi hareket, bugüne kadar TÜSİAD sermayesini korumuş olan askeri vesayetin ve darbecilerin karşısında, özgürlüğün, insan haklarının, demokrasinin bayraktarlığını yaparken Türk halkının bu gidişe son vermesi beklenebilir mi?
İstanbul sermayesinin bayiliğinden bağımsız iş adamlığına geçen Anadolu sermayesi, İslam değerlerini kullanarak yükseldiği halde, hiçbir Hıristiyanın yaşamadığı yerlerdeki tarihi kiliselerde Hıristiyan ayinlerine ve yurdun her köşesinde misyonerliğe izin vererek, toprakları, bankaları, borsayı,.stratejik kurumları devrettiği Batı’nın da desteğini aldığına göre bu gidişe dur denilebilir mi?
Türk Milleti’nin içinden hangi sınıfa dayanarak milli bir hareket geliştirilecektir?
***
1919’da varlığına kastedilen bir ulus, kendisiyle aynı kanı taşıyan akrabalarının maddi ve manevi desteğini de alarak ve bütün ekonomik gücüyle ordusunu destekleyip, emperyalizme karşı bir direniş destanı yazdı. O direnişin asıl dayanağı, Anadolu köylüsü ve eşrafı idi.
Atatürk onun için, “Köylü milletin efendisidir” demişti. Hem üretimi ile hem de bütün cephelerde vatan savunmasında gösterdiği dirayet ile Türk köylüsü bütün dünyada hayranlık uyandırmıştır.
İşte Cumhuriyet, o köylünün değerleri üzerinde kuruldu.
Bugün Türkiye, milletin bütünlüğünü bozmak, Anadolu’yu özerk veya federe devletlere bölerek, Türk Dünyası’nın en büyük dayanağı Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmak isteyenlere peşkeş çekiliyor.
Türk direnişinin dayanağı olan köylü, “15 gün içinde 15 yasa” gibi baskılarla ekonomik yönden çökertildi. Bütün tarım kalemlerinde üretimde gerilemeler oldu. Nüfus arttığı için, köylü işsiz kalan kitlelerini şehirlere gönderdi. Tarım arazileri dahil olmak üzere cumhuriyet döneminde üretilen bütün ekonomik değerler, yabancı şirketlere devredilmeye başlandı. Anadolu’nun direnç gücünün ekonomik dayanakları, Türk Milleti’nin elinden alınarak yabancılara devredildi. Bunu da özelleştirme adı altında ve Avrupa Birliği’ne girişi devlet politikası olarak benimseyen Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, Bakanlar, Milletvekilleri, Genelkurmay Başkanları, Kuvvet Komutanları el birliğiyle yaptılar!
Biz, “Yapmayın, milli gücünü en önemli unsuru ekonomidir. Ekonomik alt yapısı yabancılara devredilmiş bir ülkenin milli gücü de yabancıların kontrolüne geçer” dedikse de kimseye dinletemedik.
Hatta 1 Mart 2003 tezkeresiyle Amerikan ordusunun Mersin’den Hakkari’ye uzanan topraklara, Samsun, Trabzon, Afyon ve Sabiha Gökçen havaalanlarına yerleşmesi de az kalsın kabul ediliyordu. Bugün de füze kalkanı ile Türkiye manyetik olarak esir alınmak üzere!
***
Dünyanın her ülkesinde gerçek iktidar, ekonomik güç sahipleridir. Fakat bugün, milli devletlerin milli güçleri ele geçiriliyor. Ekonomik güç ele geçirilince medya ele geçiriliyor, dolayısıyla siyasi partilerin neredeyse tamamı kontrol altına alınıyor.
Türkiye’de reklâmlarda kullanılan bir söz var. Deniliyor ki “kontrol edilemeyen güç, güç değildir.” Ben ise bunun tam aksini düşünüyorum. Diyorum ki, en büyük güç, kontrol edilemeyen güçtür. Tabii, başkaları tarafından, küresel güçler tarafından kontrol edilemeyen güç, en büyük güçtür. Bu itibarla, yapılacak ilk iş, yabancılar tarafından kontrol edilemeyen bilimsel. ekonomik, siyasi, kültürel ve askeri kurumlara sahip olmaktır.