Türklerde ata kültü
"Din, mezhep, tarikat; dinî töre ve tören" gibi anlamlara gelen kült kelimesi, bir halk bilimi terimi olarak "kutsal sayılan varlık ve kavramlara karşı gösterilen sevgi, saygı ve ululama"yı ifade eder. Ata kültü de, atalara, özellikle kurucu atalara karşı toplumda var olan sevgi, saygı ve ululama (tazim) duygularının ayin, tören gibi bazı uygulamalarla gösterilmesidir.
Birçok millette olduğu gibi Türklerde de ata kültü vardır. Türklerin kurucu atalara gösterdikleri saygı ve ululama uygulamalarıyla ilgili bilgiler en eski kayıtlarda yer almaktadır.
Türklerin yaratılışla ilgili inançlarına ait en eski kayıt, Memlük dönemi Türk tarihçisi Ebûbekir bin Abdullah bin Aybek ed-Devâdârî'nin Dürerü't-Ticân adlı kitabında geçer. Ebûbekir, Ulu Han Ata Bitigçi adlı kitaptan Türklerin yaratılış inancını kaydeder. Buna göre, ilk yaratılan insana Türkler Ulu Ay Ataçı adını vermişlerdir. Ulu Ay Ataçı ölünce onun en büyük oğlunu kendilerine hükümdar seçmişlerdir. Bundan sonrasını Kâzım Yaşar Kopraman'ın çevirisinden takip edelim:
"Türk meliklerinden ilk tahta oturan ve hükümdar olan kişi odur. O ölünce yerine en büyük oğlu geçti. Babasının cesedini, babasına benzeyen altın bir heykelin içine koydu. Heykel için bir bina yapıp onu binanın içinde bir tahta oturttu. Ona hizmet edecek kişiler görevlendirdi. Bilge kişilerinin tavsiyesine uyarak, onun üzerine gece gündüz ışığı sönmeyen, yağ yakan kandiller koydurdu. Burası onlar için bir ziyaretgâh oldu. Her yıl başında, bu meliğin ölüm gününde, o ülkenin diğer bölgelerinden insanlar burada toplanıp büyük tören yaparlar; içinde meliğin cesedi bulunan altın heykele secde ederler. Kendi dillerinde yalvarıp yakararak, üç gün müddetle bu hâlde kalırlar… Bu melik Altun Han diye" adlandırılmıştır.
Görüldüğü gibi bu metin, Türklerin yaratılış inancıyla ilgili efsanevi bir kayıttır ve hayli ayrıntılıdır. İlk Türklere ait tarihî kayıtlarda bu kadar ayrıntı yoktur. Asya Hunlarına ve Türk Kağanlığı'na ait Çin kaynaklarındaki kayıtlar en eski tarihî kayıtlardır.
En eski Çin yıllığı Şi-ci'de, verilen Asya Hunlarıyla ilgili bilgi şöyledir:
"Her yılın ilk ayında, bütün beyler Ch'an-yü'nün otağında küçük kurultay düzenleyerek tören (bayram) yaparlar. Beşinci ayda, Lung-ch'eng'de büyük kurultay düzenleyerek atalarına, gök ve yere, ruhlara tapınırlar."(Pulat Utkan çevirisi).
Yine en eski Çin yıllıklarından olan Han-şu'daki kayıt da hemen hemen aynıdır. Orada cümle "… atalarına, göğe, yere, ruhlara ve tanrılara kurban sunarlardı." diye biter (Ayşe Onat-Sema Orsoy-Konuralp Ercilasun çevirisi).
Türk Kağanlığı ile ilgili kayıt o dönemle ilgili Çin kaynağı Cou-şu'da yer alır:
"Kağan sürekli olarak Ötüken'de otururdu. Kağan otağı doğuya bakardı; çünkü doğu, güneşin doğduğu yön olduğu için kutsaldı. Kağan soyluları her yıl atalar mağarasına götürürdü ve orada kurban keserlerdi."(Liu Mau-tsai çevirisinden).
Daha yakın dönemlerde ata kültü, hanedan kurucularının şecerelerinin, ilk büyük hükümdar sayılan Oğuz Han'a bağlanması şeklinde ortaya çıkar. Osmanoğulları da, Karakoyunlular da, Akkoyunlular da kendi tarihlerinde Oğuz Han'a bağlanmışlardır. Hatta Çengiz'le ilgili tarihler dahi onu Oğuz Han'a bağlar.
Atatürk'e karşı gösterilen sevgi ve saygıda hiç şüphesiz Türklerdeki bu kültür kodlarının etkisi de vardır. Atatürk kurucu bir önder olarak benimsenmiş ve sevilmiştir. Atatürk'ün başarıları, döneminin şartlarına göre olağanüstüdür ve Türkler de onun olağanüstü işler başardığının farkındadır. Bağımsız bir ülkede özgür olarak yaşamalarında en büyük payın Atatürk'e ait olduğunun bilincindedirler.
Efsanelerde ve tarihin eski çağlarında olduğu gibi tapınma, secde etme gibi uygulamalar tabii ki bugün yoktur. Bugünkü Türkler sevgi, saygı ve ululamalarını Anıtkabir'i ziyaret ederek, onun mezarına çiçek koyarak, ona rahmetler dileyerek gösteriyorlar. Kurucu atayı, Atatürk'ü, Türk devlet, vatan ve milletinin bağımsızlık, birlik ve bütünlüğünü sağlayan değerlerden biri olarak görüyorlar.