Türkiye üzerinden yeni paylaşım savaşı!
Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, Heyet Raporu programımızda 1947’de kendisi bir çocukken Ankara’da Amerikan askerlerini gördüğü zaman, “Biz İstiklal Savaşı’nı bunun için mi yaptık?” diye düşündüğünü söyledi ve özetle şöyle dedi:
“Sonra anladım ki Türkiye, Yalta Konferansı’nda ABD’nin etki alanına terk edilmiştir. Buna karşılık Doğu Avrupa da Sovyet etki alanı olarak kabul edilmişti. Amerikan askerlerinin bu anlaşmadan hemen sonra İsmet Paşa’nın yaptığı gizli anlaşmalarla Türkiye’ye gelmesi, hatta Meclis binasının duvarına bitişik bir şekilde karargâh kurmalarından da durum belli oluyordu. O tarihten sonra Türkiye, Amerikan yörüngesine girmiştir. Soğuk Savaş bittiği halde Türkiye bu yörüngeden kurtulamamıştır. Devletin kendisi ve silahlı kuvvetleri NATO üzerinden Amerikan etkisi altında iken bağımsız siyasi partilerin olması mümkün değildir.”
* * *
Şimdi bu bilgileri aklımızda tutarak devam edelim.
Avrupa Birliği Komisyonu’nun ticaretten sorumlu temsilcisi Pascal Lamy, 2002 yılının Aralık ayında Kopenhag zirvesinin, Yalta Konferansı’nın rövanşı olduğunu söylemişti.
Lamy, Le Figaro gazetesine verdiği demeçte, AB’ye üye ülke sayısının 25’e çıkmasını tarihi bir gelişme olarak nitelemiş ve Türkiye tartışmasının daha önce başlaması gerektiğini ifade etmişti!
Peki Lamy’ye göre ne olmuştu da Yalta’daki Kopenhag zirvesi rövanş oluyordu?
Yalta Konferansı, 4 Şubat 1945’de Kırım’ın Yalta şehrinde Lavidia Sarayı’nda yapıldı. Konferans’ta ABD’yi Roosevelt, İngiltere’yi Churchill ve SSCB’yi Stalin temsil ediyorlardı. Konferans’ta Almanya’nın savaş sonrasında silahsızlandırılması, Avrupa’nın etki alanlarının taraflarca belirlenmesi gibi hususların yanısıra, Birleşmiş Milletler’in kurulması da kabul edildi ve Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin temel ilkeleri belirlendi.
Birleşmiş Milletler Hazırlık Konferansı’nın ABD’nin San Fransisco Kenti’nde yapılması kararlaştırıldı ve 1 Mart 1945 tarihinden önce Almanya’ya savaş açan ülkelerin bu toplantıya kurucu üye olarak katılabilecekleri ilkesi getirildi. Türkiye bu sebeple 23 Şubat 1945’te Almanya’ya savaş açtı...
Yalta Konferansı’nda Türkiye de geniş bir biçimde tartışma konusu oldu. Konferans’ın 10 Şubat 1945’te yapılan altıncı oturumunda Stalin, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarına ilişkin Montreux Sözleşmesi’nin gözden geçirilmesini ve değiştirilmesini istedi. Ancak bu konuda somut ve ayrıntılı öneriler getirememesi ve inandırıcı gerekçeler sunamaması sebebiyle, konunun daha sonra toplanacak konferanslarda yeniden ele alınması kararlaştırıldı.
Amerikan-İngiliz ve Sovyet kuvvetleri arasında çıkan anlaşmazlıkların çözümü için toplanan Yalta Konferansı’nda, bir anlamda paylaşım yapılmış ve çeşitli ülkeler, değişik ülkelerin etki alanı olarak kabul edilmişlerdi.
Fakat Rusya, kendi etki alanının dışında kalmış olan Yunanistan’da iç savaş sırasında komünist güçleri destekliyor ve Türkiye’den Kars ve Ardahan ile birlikte Boğazlar’da üs istiyordu. Türkiye’deki bazı çevrelerde halen yalanlansa da Molotov’un anıları, talebin gerçek olduğunu gösteriyor.
Sinanoğlu’na göre bu da Stalin ile Roosevelt arasında kararlaştırılmış bir oyundu. Rusya, anlaşma gereği bu taleple, Türkiye’yi ABD’nin kucağına itmişti!
Fakat Sovyetler’in katı tutumu ve sosyalizm-kapitalizm arasındaki çelişki, Soğuk Savaş’ı başlattı. Demir Perde kuruldu...
* * *
Berlin Duvarı’nın yıkılması ile birlikte, Almanya bir bütün olarak eski gücüne kavuşma adımlarına hız kazandırdı ve Avrupa Birliği’nin motoru oldu. Şimdi, “Avrupa öyle paylaşılmaz, böyle paylaşılır” diyorlar. Yalta’nın mimarları olan ABD, İngiltere ve Rusya’yı işlerine karıştırmıyorlar. İşte Fransa, Çin ile 30 milyar dolarlık anlaşma imzaladı. Türkiye’yi de ABD’ye bırakmak istemiyorlar.