Türkiye için "akıllı olma" vakti
En baba psikolojik operasyoncuları bile, diye diye ancak 'Gelin küskünler, kızgınlar, kırgınlar bir olalım; sakın AKP'ye oy vermemezlik etmeyin, eğer bu seçimi kazanamazsak hepimizi tutuklayacaklar' diyebiliyor.
16 yıldır tek başına iktidardalar.
16 yılın sonunda, seçime bir gün kala, size sunabildikleri tek şey bu:
Korku!
***
Üstelik de aslı olmayan "balon" bir korku;
Kimsenin kimseyi -durduk yere- tutuklayacağı filan yok!
Ortada "Devr-i Sâbık yaratmayı" vaat eden yok!
İntikam vaat eden yok!
***
"Tutuklayacaklar" diye umacıya dönüştürmeye çalıştıkları parti ve adayların dediği şu:
Hukuk herkesin üstünde olacak arkadaş!
Yargı bağımsız olacak; savcılar soruşturma başlatmak, hâkimler karar vermek için benim ağzımın içine bakmayacak.
Devletin dini adalet olacak; adaletin tecellisi için "yakinimdir" kartına lüzum olmayacak.
***
Düşünün şimdi;
Bir suç makinesi, azılı bir kanun tanımaz olmadığı müddetçe kim neden adalet istemez, adaletten korkar, bir de utanmazca adaletle korkutmaya kalkar ki!
***
Tercih sizin tabii;
Kimileri bedel ödememe garantili suç işleme özgürlüğüne sahipken, rüzgârın estiği yöne göre, bazen sabahtan akşama, akşamdan sabaha bile değişebilen -bir gün Atatürkçüler, bir gün liberaller, bir gün dindarlar, bir gün azınlıklar, bir gün ülkücüler, bir gün gazeteciler, bir gün akademisyenler- "olağan şüpheliler"in keyfi ve usulsüz şekilde gözaltına alındığı, tutuklandığı, günlerce, bazen yıllarca nedenini bilmeden hapis yattığı ve sonra hayatından aslında "hiçbir şey yüzünden" çalındığını "resmen" öğrendiği bir Türkiye mi?
Kim olursan ol, eğer sahiden suç işlediysen suçlandığın, adil bir yargılamasa sonunda ve suçunun sabit olduğu kanıtlanmışsa, "hak ettiğinle" cezalandırıldığın, kimsenin seni sırf "iktidar gibi düşünmediğin" için hunharca yaftalayamadığı, linç edemediği, itibarınla, haysiyetinle oynayamadığı, özgürlüğünü elinden alamadığı bir Türkiye mi?
Hangisi güzel?
Çocukların için hangisi güvenli?
***
Geleceğini, ellerin titreyerek, istemeye istemeye, tehditle, baskıyla, cebren ve hile ile bir zifiri zindana sürüklemek mi?
Oyunu eteklerin zil çala çala, isteyerek, inançla, umutla kullanıp "mecbur" olduğunu sanmana çalıştıkları bütün o korkuları, kaygıları, baskıları hükümsüzleştirmek, önce kendini, sonra ülkeni özgürleştirmek mi?
Hangisi güzel?
***
Ben Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalacağına canı gönülden inanan, biri olarak "seçimden önceki son yazı" hakkımı 7 Temmuz'a saklıyorum; o nedenle "eyyyy milliyetçiler, eyyyy ulusalcılar, eyyyy muhafazakârlar, eyyy etnik kimlikler, eyyyyy inanç grupları, eyyyyy kadınlar, eyyyy gençler, eyyyy işçiler, eyyyy öğretmenler, eyyyy akademisyenler, eyyyy öğrenciler, eyyyy gazeteciler, eyyyy esnaf, eyyyy çiftçi, eyyyy hayvancı, eyyyy mühendis, eyyyy doktor, eyyyy yargıç, eyyyy avukat, eyyyy sanatçı, eyyyy sporcu..." çağrımı da da o güne erteliyorum.
Yarın için ise kısaca "akıllı olun" diyorum.
Naçizane ümidim;
Cumhurbaşkanlığı adayları arasındaki tercihinizi "gönlünüzde yatan aslan"a göre değil; gönlünüzde yatan aslanın da hedeflediği Türkiye'ye ulaşabilmemizin ilk şartını, yani ikinci turu geçme işini kimin gerçekleştirebileceğine göre...
Ve...
Milletvekilli dağılımını belirleyecek pusuladaki tercihinizi, "güçlü bir parlamento" ("Güçlü parlamento" tek siyasi partinin istediği yasayı çıkarma gücüne sahip olduğu, diğer partilerin "dekor" olduğu parlamento değildir. "Güçlü parlamento" denge-fren mekanizmasını işletebilme kabiliyet ve imkanına sahip parlamentodur.) oluşumuna katkı sağlayacak biçimde yapmanızdır...