Türk Birliği Hakkari'den geçer (3)

Üçüncü bin yılın ideolojisi Anadolu’dan çıkmalı
Bilmeliyiz ki, şanlı tarihimizle övünmekle birlikte, Batının bize dikte ettirdiğini, dayattığını değil, Batı’nın kendisi için yaptığını kendimiz için yapabilmeliyiz. Dolayısıyla bir menfaat birliği olan imparatorluktan bir kader birliği olan milli devlete geçerken yeniden hatırladığımız milli kimliğimizin üzerine titremeliyiz.
Çünkü Batı kendisi için öncelikle bunu yapıyor.
Biz de kendi birliğimizi parçalanarak değil, bizden koparılanlarla kader birliği yaparak koruyabilir ve yüceltebiliriz.
Her etnik ve dini grup kendi kaderini Batı’nın desteği ile kendisi çizmeye karar verirse, sadece yem oluruz, köle oluruz!

* * *

Demek ki Türkiye, Azerbaycan ve Türkmenistan’dan oluşan Oğuz birliğinden önce Türkiye’nin Balkanlar, Kafkaslar, Kuzey Irak ve Suriye hattı ile birlik araması fevkalade yerindedir ve zaten daha ötesi bu birlik olmadan mümkün değildir.
Bu bilincin dayanacağı sınıf temeli de elbette yine Malazgirt’ten Sakarya’ya uzanan süreçte oluşan ve Türk dediğimiz ortak paydaya sahip köylüdür, esnaftır, işçidir, sanayicidir, iş adamıdır.
Dolayısıyla mücadeleye bu bilinçle yeniden ve Atatürk’ün deyimiyle, kendimizi “vasıtasız ve hiç telakki ederek” sıfırdan başlayabilmeliyiz. Bu başlangıcı yapabilecek yeterlilikte kadrolar vardır. Mesele buna karar vermek ve organizasyonu yapmak ve bu bilinçle yetişmiş her alandan lider kişilikler çıkarmaktır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Türk Devlet ve Toplulukları ile ilgili istikrarlı bir politikası yoktur. Bunun sebebi, Türkiye’nin Avrupa Birliği kapısında oyalanmasıdır. Avrupa Birliği, Türkiye için hiçbir zaman alternatif olmamıştır.
ABD ve Avrupa’nın hedefi, Türkiye’yi Hıristiyanlaştırmak ve teslim almaktır. Türkiye, Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu’daki akraba topluluklar ve Türk Cumhuriyetleri ile petrol ve doğalgaz konusunda bir işbirliği örgütü kurarak, bunu bir ekonomik ve kültürel birliğe dönüştürebilir.
Bunu başarabilmek için öncelikle, sadece Türklüğün değil bütün insanlığın mutluluğunu esas alan 21’inci yüzyılın veya üçüncü bin yılın ideolojisini hazırlamak gerekir.

* * *


Temel ölçülerimiz, kendini bile kayırmayan ve şiddeti reddeden bir adalet fikri ve açıklıkla bağdaşmayan eylemleri ve karar mekanizmalarını hukuk dışı kabul eden ve gizli terör olarak nitelendiren, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü anlayışı olmalıdır.
Adaletin kendini bile kayırmamak olduğu fikrine paralel olarak Balkar Türkleri’nden Örüzlan Bolat’ın “Adalet, şiddete başvurmamaktır” tanımlamasından da faydalanarak bir “Evrenli bilinci” nden de söz edebiliriz. Bolat’a göre, ancak böyle bir bakış insan gezegenini yakalayan bu bunamanın üstesinden gelmeye, insanoğlunun gerçekten değişmesi için yol açmaya, şartsız ve ivedilikle acil problemlerimizi çözmeye yardımcı olacaktır:
“Bu sorunların en önemlisi, gün geçtikçe dünyamızı saran ve böylelikle onu boğan, şiddet biçimi olan yalanları, uydurma haberleri yok etmektir. Biz varız. Çünkü Tanrı böyle istiyor ve demek ki biz, birbirimizin karşısında eşitiz. Ama bundan böyle de çocuklar ölürse, gezegenimizdeki herhangi bir insan topluluğu üzerinde baskı, şiddet uygulanırsa, insan soyunun yaşamaya hakkı yoktur. Yeryüzü gezegeni ölümsüz değildir. Ama insanlık ayrı bir gerçektir, vardır ve o, evrende her zaman var olmalıdır.”

Yazarın Diğer Yazıları