Türk Birliği Hakkari’den geçer (1)
Sakarya’da birleşen kan
Türkiye’nin yeni bir milli mücadele dönemi yaşayacağı artık kesinleşmiştir. Bu yeni milli mücadelenin temel bakışı nasıl olacaktır? Milletin bütünlüğü öncelikle beyinlerde nasıl sağlanacaktır?
Birincisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk kimliğinin gerçek anlamı ve buna dayalı milliyetçiliğin gerçek anlamı, sanatın ve medyanın bütün alanları kullanılarak 7’den 70’e bütün Türk halkına sıfırdan ve yeniden benimsetilmelidir.
Geçmişteki hatalara düşmeyelim
Bunu yaparken geçmişteki hatalara düşülmemeli ve milli kimlik üzerindeki tartışmalara son verebilecek ve yine ister Altay kökenli olsun, ister Balkan veya Kafkas, ister Ortadoğu veya Önasya kökenli olsun, ister Müslüman, ister Hıristiyan, Yahudi, Süryani, Yezidi, ister Ermeni veya Rum kökenli olsun, hiçbir ferdi veya etnik ve dini grubu ihmal etmeden 7’den 70’e bütün Türkiye halkını bir potada, ortak paydada birleştirecek bir bakış açısı geliştirilmelidir.
Bu ortak payda, Sakarya Savaşı’nda Sakarya nehrinden akan kan selidir.
Hindistan’dan Sakarya’ya!..
Sakarya ve Dumlupınar’da, Azerbaycan’dan, Türkmenistan’dan, Kazakistan’dan, Özbekistan’dan, Kırgızistan’dan, Kafkaslar’dan, Kırım’dan gelen az sayıda da olsa gönüllü gençler vardır. Hepsi şehit olmuştur. Yine Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda, Buhara ve Hive hanlıkları ile Hint Müslümanlarının toplayıp gönderdiği paralar da vardır.
Yine Sakarya ve Dumlupınar’da, Çerkezi, Gürcüsü, Çeçeni, Avar’ı, Dağıstanlısı, Karapapak’ı, Terekemesi, Kumık’ı, Karaçay’ı Balkar’ı ile bütün Kafkas halklarından temsilcilerin kanı vardır. Aralarında üst düzey komutanlar vardır, devleti kuranlar vardır.
Sakarya ve Dumlupınar’da Arnavut’u ile Boşnak’ı ile Pomak’ı ile ve Karaman Türkleri ile Yörükleri ile Balkan halklarının temsilcileri vardır. Aralarında Mehmet Akif gibi milletin İstiklal Marşı’nı yazan dev bir şahsiyet vardır.
Ermenilerle aynı siperde
Sakarya ve Dumlupınar’da, Kürtler ve Türkiye’nin Arapları yanında, ülkesine ve milletine bağlı Ermeniler, Rumlar, Süryaniler, Yezidiler de vardır. Yine Sakarya ve Dumlupınar’da, Hanefiler, Şafiler yanında Hacıbektaş dergahının talimatı ile bütün Aleviler ve Türkiye’nin Şiileri de vardır.
Eskişehir’de, Kütahya’da, Bilecik’de İnönü’de, Metristepe’de, Afyon’da, Manisa’da ve İzmir’de hepsinin teri, eti, kemiği birbirine karışmış, döktükleri kan birleşerek Sakarya nehrinden akarak vatan topraklarını sulamıştır. O kanı etnik ve dini kökenlerine göre birbirinden ayırabilir misiniz?
Ayırabilir misiniz!..
“Vurun Antepliler” diyenler arasında, Şahin Bey’i Karayılan’dan, Karayılan’ı Arslan Bey’den ayırabilir misiniz?
Şanlıurfa’yı Şanlıurfa yapan Türkmen ve Kürtmen aşiretlerini birbirinden ayırabilir misiniz?
Kahraman Maraş’ı Kahraman Maraş yapan Sünniler ile Alevileri birbirinden ayırabilir misiniz?
Giresunlu Topal Osman’ı İzmir’in, Aydın’ın efelerinden ayırabilir misiniz?
Tek kan; Türk kanı!
Sakarya’da bütün bu etnik ve dini unsurların kanı, herkesin kendi nüfus oranına göre birleşerek tek bir kan oldu. İşte Türk kanı o kandır.
Türk bu kanla sulanmış topraklardan beslenen insanların adıdır. Atatürk o kana Türk kanı demiştir, o kimliğe Türk demiştir ve eklemiştir:
“Diyarbekirli, Vanlı, Erzurumlu, İstanbullu, Trabzonlu, Trakyalı ve Makedonyalı hep bir ırkın evlâtları, hep aynı cevherin damarlarıdır.”
Peki bu zihniyeti hakim kılmak yeter mi?
Elbette yetmez..