Tükürük!

Haber şöyleydi: "Almanya'da 'Erdoğan'a hakaret eden sığınmacının yüzüne tüküren' şahıs, ailesiyle birlikte Türkiye'ye gönderildi…

Almanya'nın Hessen eyaletindeki Sontra kasabasında yaşayan 7 kişilik Akyüz ailesi, gece evlerinin kapısı kırılıp polis tarafından gözaltına alındı. Polisin 'terör şüphelisi' muamelesi yaptığı aile, hiçbir açıklama yapılmadan, özel bir uçakla Türkiye'ye gönderildi…"

***

Ailesiyle birlikte Türkiye'ye gönderilen şahıs 33 yıldır Almanya'da yaşıyormuş… Mahkemelerde tercümanlık yapıyormuş… Sığınma talep eden bir Türk'ün dâvâsı için mahkemede yine tercüman olarak görevlendirilmiş… 'FETÖ'cü olduğunu düşündüğü' sığınmacı, Erdoğan'a ve Türkiye'ye suçlamalar yöneltmiş… Bunun üzerine bizim tercüman gurbetçimiz de mahkemede "Yalan söylemeye utanmıyor musun" diyerek, sığınmacının yüzüne tükürmüş, bir anlamda hakimden önce cezayı kesmiş!..

Tabii Almanlar 'tükürme özgürlüğü'nün kıymetini bilmiyor!.. Karşısındaki en azılı suçlu da olsa herhangi bir hâkim, sanığın yüzüne tükürmüyor… Hele hele, mübaşirin, tercümanın veya kâtibin mahkeme salonunda mahkeme heyetinden önce ceza kesmesine hiç imkân vermiyor!..

Tercümanlık yapan ve bu olay üzerine ailesiyle birlikte Türkiye'ye gönderilen gurbetçimiz, başından geçenleri 'Almanların bizi kıskanması'na bağlamış!..

***

Türkiye'de bile ne kadar ağır suçlu olursa olsun, hâkimler veya mahkemedeki diğer görevliler kimsenin yüzüne tükürmezken, bunu Almanya'da yapmaya kalkarsanız, bir bedel ödetirler… Ama şunu da ifade etmek gerekir: Ortada sınır dışını gerektirecek bir mahkeme kararı olmadan, üstelik suçsa bile sadece suçluyu bağlaması gerekirken, ailenin de sınır dışı edilmesi tabii ki vahim bir durum…

Tabii bu arada gurbetçi vatandaşımız adına sevinilecek bir durum var aslında… Artık vatanında ve mahkemelerde olmasa bile istediği yere rahatlıkla tükürebilir!..

Çünkü bizim Batı'yla aramızdaki en büyük farklardan birisi 'tükürme özgürlüğümüz'!..

Önceleri 'yavuz' olan, sonra 'havuz'a dönen ve devlet imkânlarını dibine kadar sıyıran 'demokrat' bir sanatçı kardeşimiz, içine düştüğü ağır dönüşümü izah etmek için en büyük özgürlüğümüzün altını çizmişti!..

Neydi o özgürlük? Kendi dilinden aktaralım: "Yurt dışına gidin. Orada yapamadığınız her şeyi burada yapabiliyorsunuz. Orada yere tüküremiyorsunuz, burada tükürebiliyorsunuz…"

Bu açıklamayla, dünyadaki özgürlük literatürü değişmişti!.. Sanatçı, dünya özgürlük literatürüne dev bir katkı yapmış ve tarifsiz bir farkındalık oluşturmuştu!..

'Tükürme özgürlüğü' bütün özgürlüklerin anasıydı!.. Başta 'düşünce özgürlüğü' olmak üzere ne kadar özgürlük modeli varsa 'yere tükürme özgürlüğü'nden doğmuştu...

İnsanlık bunun için az bedel ödemedi!.. Bu bir soykırımdı neredeyse!.. Yurt dışına gidip rahatça sağa sola tüküremeyenlerimiz, içlerine atmaktan denizanası gibi olmuşlardı!.. Niye? Çünkü orada özgürlük yok, demokrasi yok!.. Bizde öyle mi, tükür, aksır, hapşır, geğir, demokrasinin nasıl bir nimet olduğunu yedi düvele ispatla!..

***

Önlerine uzatılan her mikrofona "Burası cennet, Avrupa çok kötü, hepinizin elinde cep telefonu bile var, gaz kuyruklarını unuttunuz, nankörsünüz" gibi sıralayıp, vatan aşkı çektiğini söyleyen kimi gurbetçilerimize, bu özgürlükleri tatması ve Avrupa'daki ağır esaretten kurtulmaları için imkân sağlamak lâzım!..

Sınır dışı edilen tercüman gurbetçimizin de, şimdiden Almanya'yı özlediğini ifade eden çocuklarıyla birlikte, bundan dert etmek yerine toprağı öpmeleri, vatana kavuşmanın hazzını tatması gerekiyor!..

Ne de olsa tükürmek serbest!.. Sen 'özgür' kimliğinle tükür, 'esir' Alman kıskansın!..

Yazarın Diğer Yazıları