TSK'ya hücum, kimseye hayır getirmez!

Doğan Haber Ajansı muhabiri Akif Arıcı’nın haberine göre Antalya Fatih Mahallesi Antalya Bulvarı üzerinde Süleyman Tosun, karşıya geçmek isterken bir polis memurunun kullandığı otomobilin çarpması sonucu olay yerinde can verdi.
Tosun’un çiftçilik yapan babası Hüsnü Tosun’un da 15 yıl önce aynı yerde, yine bir otomobil çarpması sonucu trafik kazasında öldüğü ortaya çıktı.
Yıllardır aynı yolda insanların öldüğünü söyleyen mahalleli, yetkililerden üst geçit yaptırmalarını istedi.
Haber bu!

* * *

Demek ki 15 yıldır olay yerinde Süleyman Tosun da dahil semt sakinleri bir tedbir alınması için söylenmekten başka hiçbir çareye başvurmamış.
Birkaç gün sonra bu olay da unutulur, hayat devam eder. Aynı yerde bir başka vatandaş otomobil altında kalana kadar kimse kılını bile kıpırdatmaz.
Aslında sadece Süleyman Tosun’un veya Antalya’daki semt sakinlerinin değil, Türk halkının genel tutumu böyledir.
Çünkü düzenin yanlış işlediğini söyleyenlere hep suçlu muamelesi yapılmıştır.
Siyasette bunun sön örneği, Cumhuriyet mitinglerine katılanların durumudur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin frenleri patlamış bir kamyon gibi yokuş aşağı gittiğini gören vatandaşların bir kısmı, “Cumhuriyet mitingleri” ne destek verdi. Milyonlarca insan Ankara, İstanbul ve İzmir’de meydanları doldurdu. Halkın bu büyük uyanışından herkes kendine göre bir pay almaya çalıştı.
Devletin önemli bir kurumunda önemli görevlerde bulunan bazı kimseler, bu yükselen dalgayı kendi ikballerinin teminatı gibi görerek kullanmaya kalkıştı. Siyasi rant elde etmek isteyenler oldu. Halbuki, halkın tek istediği, cumhuriyetin kuruluş felsefesinden sapılmamasıydı.
Halk açısından, kimin Genelkurmay Başkanı veya başbakan olacağı değildi mesele.

* * *


Ve daha acısı halk, Menderes, Demirel ve Özal dönemlerinde aynı oyunu defalarca seyretmişti. 10 yılda bir Türkiye’de kuruluş felsefesi ile birlikte demokrasi de ayaklar altına alınıyor ama kimse bunun tedbirini almayı düşünmüyordu.
Kuruluş felsefesini ve demokrasiyi askerlerden önce siviller aşındırıyordu. Askerler de her defasında kurtarıcı olarak yönetime el koyuyordu. Tabii darbe dönemlerinin milyonlarca mağduru da oluşuyordu. Askerler kışlalarına çekilince mağdurlar yeniden örgütleniyor ve daha büyük bir hazırlıkla yeniden aynı oyunu sahneye koymaya çalışıyordu.

* * *


AKP dönemi, Türkiye’nin üniter ve ulus devlet yapısını temelinden sarsmıştır. Millet bütünlüğü, Başbakan’ın kendi uydurduğu “Türkiye kimliği” gibi formüllerle yok edilmiş, meselelere topyekûn çözüm bulmak yerine millet, Kürtler, Aleviler gibi ayrı ayrı gruplar halinde ele alınarak, “çalıştay” adı altında farklı yönlere doğru yönlendirilmiştir.
Bu defa, otomobilin direksiyonunda bulunanlar, milleti birbirine düşürürken askerler müdahale etmesin diye TSK üzerinde de psikolojik operasyon uyguluyor.
Trafik kazasında olduğu gibi polis, askere karşı kullanılıyor!
Oluşturulan yeni medya, her gün TSK’yı yıpratıyor, TSK ise savunma bile yapamıyor.

* * *


Elbette TSK da meşru çizgide bulunmalıdır ama kendimize dışarıdan bakarsak görürüz ki, bu tablo pek hayırlara vesile olacak bir tablo değildir dostlar. Ne AKP’ye hayır getirir, ne CHP ve MHP’ye, ne DTP’ye, ne polise ve MİT’e, ne de TSK’ya!
Millete bir hayır getirmeyeceği zaten besbelli.
İşte bu sebeplerle, herkesin aklını başına toplamasında fayda var! Kimse yaptığının yanına kâr kalacağını zannetmesin. Türk Milleti nice badireleri atlattı, bu badireyi de atlatacaktır. Fakat, bu defa öyle anlaşılıyor ki devri sabık da yaratılacaktır. Herkesten yaptığının hesabı sorulacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları