Teknolojide ve zekâda son nokta!
Piyasada bunlardan bir sürü var... Ama o saçmalıkları anlamlı kılan, sahnenin 'devletin televizyonu', saçmalayanın ise 'devletin akademisyeni' olmasıydı...
Yerkürenin uzaklarında bir yakınımız sorarsa "Devlette işler nasıl gidiyor?" diye, uzun uzadıya cevap aramaya gerek yok... O program, muhteşem bir özet!..
***
Hz. Nuh'un gemiye binmeyen oğluyla cep telefonuyla görüşmesi, başka bir cep telefonu macerasını hatırlattı...
Yıl, 2007... Yer, Ankara'nın Siteler mahallesi...
Kurnaz dolandırıcı, Siteler'de hâli vakti yerinde bir esnafı gözüne kestiriyor... Önce dersine çalışıyor ve o esnafla ilgili özel bilgiler ediniyor...
Daha sonra dolandırıcı o bilgileri esnafa anlatarak onu hayrete düşürüyor ve dikkatini çekiyor... Şaşkın mobilyacı hayranlık içinde dolandırıcıya kim olduğunu soruyor...
Dolandırıcının beklediği andır bu... Derhal kimliğini açıklıyor: "Hz. İsa!.. "
Avının kıvama geldiğini hisseden çakma İsa, fakirlere dağıtmak için ondan para istiyor... Mobilyacı, sırlarını bilen çakma İsa'ya inanıyor ve istediği parayı veriyor... Bunu ara ara tekrar ediyor...
Maden bulduğunu anlayan dolandırıcı çakma İsa, daha sonra şebekenin diğer elemanlarını sırayla mobilyacının yanına getirip tanıştırıyor... Gelenler de yabancı değil: Hz. İbrahim, Hz. Muhammed, Veysel Karani ve en sonunda tövbe hâşâ Allah...
Dolandırıcı, inandırıcılığını artırmak için şeytanın bile aklına gelmeyecek bir teknik deniyor... Mağdurun telefonuna basit oyun yaptırıyor... Böylece dolandırıcı telefonla aradığında mağdurun ekranında Mekke'den aranmış gibi numara düşüyor...
Mobilyacı, biraz önce yanında konuştuğu birisinin, ayrıldıktan 5 dakika sonra Mekke'den arıyor olduğunu görünce dehşete düşüyor ve daha çok teslim oluyor... Madem ki konu bu kadar 'ilâhî', neyi varsa vermeye daha hazır hâle geliyor...
Şebeke, avından ve para hortumladıkları oyundan çok memnun, tadını çıkarıyor... Mesajlar gönderiyorlar mobilyacıya: "Ey kulum, 45 dakika sonra yanındayım" ya da "Söyle sana hangi peygamberimi göndereyim" diye...
Yıllar içinde -eski parayla- iki buçuk trilyon tokatlanan mağdur öylesine kapılmıştı ki bu oyuna, daha rahat iletişim için kendisinden istenen telefonları hemen alırken, -yine tövbe hâşâ- o Allah ve peygamberlerin niye kendi aralarında Samsung marka telefonla haberleşmek zorunda olduklarını bile düşünemiyordu...
***
Sakallı, cüppeli veya takım elbiseli, kravatlı şarlatanların "Peygamber Efendimiz'in kullandığı koku" diye internette indirim kampanyaları düzenlediği, hijyene verdiği önemle bilinen Rasullulah'ı sidikle, tükürükle mucizevî hâle getirmeye çalışanların bu kadar çok olduğu, arkalarında sürü şeklinde tâbi olanların varlığı bir gerçek...
Bunlar para için 'peygamberin sürdüğü koku'yu pazarlarken, elin oğlu 'koku' üzerine başka çalışmalar yapıyor... ABD'li bilim adamları, böceklerin bir kilometre öteden koku alma yeteneklerini inceliyorlar ve aynı sistemi geliştirerek keşif uçaklarında kullanma aşamasına geldiler...
Kokudan kokuya fark var; tıpkı beyinden beyine fark olduğu gibi... Güney California Üniversitesi'nde bilim adamları beyin hücrelerinin davranışlarını taklit eden çipler üretmeye çalışıyor... Böylece insan beyninin hafıza bankasının desteklenip güçlendirilmesi amaçlanıyor... Bizim bir kısmımızda ise mevcut hâliyle bile beyin lükse giriyor!..
Newsweek kaynaklı bir yazıda vardı: Çinli bilim adamları, bazı meyve ve sebzeleri orijinal boyutlarından daha büyük, bazı özelliklerininse daha üstün olmasını sağlamak için tohum halindeyken uzaya gönderiyor... Sıfır yerçekimi, kozmik radyasyon gibi uzaya has özelliklere maruz bırakılan tohumlar geri getirilip toprağa dikiliyor... Böylece salatalıklar beyzbol sopası uzunluğunda olabiliyor... Domateslerde ise daha fazla antioksidan oluşabiliyor...
Aynı teknoloji bizim bir kısmımızın eline geçse de sahte balları çoğaltsalar ve 7 kilosunu değil, 70 kilosunu 100 TL'den satsalar!..
***
Diğerleri neyse de, bu trajikomik durumun 'devletin akademisyeni'yle 'devletin televizyonu'nda gerçekleşiyor oluşu 'resmî hâlimiz'i ortaya koyuyor... Allah encamımızı hayreylesin...