TEKEL işçisinin kaderi, Türkiye'nin kaderidir
Bugün TEKEL işçileri niçin eylemdedir? Tayyip Erdoğan, onlara verilecek parayı kastederek niçin “Devletin hazinesini soydurtmam” diyor? Devletin hazinesini işçiler mi soyuyor?
Hayır, TEKEL sözde özelleştirildi ve Amerikalılara satıldı. 57, 58, 59 ve 60’ıncı hükümetler, ABD ve AB’ye verilen sözleri tutarak tütün ekimini sınırlandırdı. Dolayısıyla TEKEL işletmelerinin çoğu kapatıldı. Hükümet ortada kalan işçilerin aylık ücretlerini azaltarak ve belirli dönemlerde tamamen keserek, bu kitleyi eritmeye çalıştı.
Kazanılmış hakları ortadan kaldırılan işçiler, kendi sendikalarının frenlemesini de aşarak eyleme geçti.
* * *
1998 yılında TEKEL’in özelleştirilmesi hazırlıklarına karşı Türk-İş’in demeç düzeyinde tepkileri vardı. 16 Mart 1998 günü dönemin Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral’in öğle yemeği davetine uyarak, konuyu kendisine sordum. Tek Gıda İş Genel Başkanı Orhan Balta ile beraberdiler.
Zaman zaman TEKEL’deki özelleştirmenin talana dönüştüğünü her ikisi de vurgulamış ve biz de hiçbir gazetenin yer vermediği bu haberleri manşetlerden değerlendirmiştik.
Meral ve Balta’ya, özelleştirme adı altında Sevr’in ekonomik hükümlerinin dayatıldığını, örnekleriyle anlatarak, buna karşı Türk işçisinin tepkisinin mitinglerle ve her türlü vesileyle yükseltilmesi gerektiğini ve bu sesi yükseltecek olanların her alanda ön alacağını söyledim.
Meral’den sonra, Türk-Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek ile konuştum. Ona da özelleştirmeler ile ilgili tavrını sordum. Özbek, hükümetin Türk-İş’i dikkate almadan, Türk-İş’le mutabakat sağlamadan, sosyal ve hukuki alt yapıyı tamamlamadan özelleştirmelere kalkıştığını, bunun da siyasi bir cinayet olduğunu söyledi.
* * *
Bu görüşleri naklettikten sonra yaptığım değerlendirmede şöyle dedim:
“Türk-İş’in göstermesi gereken tavır, Türkiye’nin ve Türk işçisinin hakkını hukukunu korumaktır.
Türk işçisinin kaderi, Türkiye’nin de kaderidir.
Özelleştirme adı altında, Türkiye’nin uluslararası sermayeye teslim edilmesi operasyonu, Atatürkçülüğün de, cumhuriyetçiliğin de, milliyetçiliğin de, devrimciliğin de turnusol kağıdı haline gelmiştir. Bu operasyona karşı gösterilen tutum, herkesin gerçek durumunu ortaya koymaktadır.
Türkiye, 1950’den itibaren ‘emperyalizmin borç tuzağı’na düşürülmüştür. Bu tuzağa düşüş, o tarihten itibaren Türkiye’yi yönetenler tarafından bilinçli olarak gerçekleştirilmiştir. Bugün de Türkiye’yi aynı zihniyetteki insanlar yönetmektedir.
Bilhassa enerji özelleştirmelerinde, Türk hukuku yerine, uluslararası tahkim hukukunun uygulanmasının Türkiye’nin egemenlik haklarının sona ermesi anlamına geleceğini vurgulayan Danıştay’a rağmen, özelleştirmeler hızla devam ediyor. Üstelik, tahkim hukuku ile ilgili maddeler, özelleştirme ile ilgili sözleşmelere yerleştiriliyor.
Türkiye, kendi hukukunu uygulayabilmek için bir İstiklâl Savaşı verdi. İşte şimdi Türkiye’den istenen, İstiklâl Savaşı ile kazanılan o egemenlik haklarından taviz vermesidir. Özelleştirme adı altındaki operasyon, Sevr’in ta kendisidir ve bu politika, şu anda Türkiye’yi yönetenler tarafından uygulanmaktadır.”
* * *
Biz TEKEL işçilerinin bugünkü durumunu 1998 yılında görüyor ve onlar için çırpınıyorduk! Bugün onların hakkını yine biz savunuyoruz.