Tayyip Erdoğan’ın liderlik sırları ve çekirdek kadrosu

Tayyip Erdoğan, Mehmet Ali Birand’ın sorularını cevaplandırırken, siyasette nasıl başarılı olduklarının sırlarını verdi:
“Tabii orada geniş bir ekibimizle bu çalışmayı yaptık. Bu çalışmanın içerisinde gerek Abdullah Bey olsun, Abdulkadir Aksu Bey olsun, Cemil Bey olsun, bu noktada İsmail Kahraman Bey şu anda aramızda değil, o olsun, böyle bir ilk çekirdek kadroyla çalışmaya başladık ve bir şeye tabii ilke olarak karar verdik; o ilkemiz de şuydu; burada hiçbir zaman tekil bir tavır takınmayacağız, yani ’ben’olmayacak, ’biz’olacak. Kolektif bir akıl oluşturacağız ve bu kolektif akılla çalışacağız, her işimizde istişareye önem vereceğiz. Bu bizim çalışmalarımıza zaten ayrı bir bereket kattı.”

***


“Çekirdek kadro” deyince günümüzde yanlış anlaşılabilir. Pekala o gün, bu çekirdek kadro, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni devirmek amacıyla kurulmuş bir örgüt” muamelesi de görebilirdi. Mesela, Ankara’da bir otelde davet ettiği aydınlarla toplantı yapan ve “yeni bir siyasi parti kuralım mı kurmayalım mı?” diye basına açık görüşmeler yapan Mehmet Haberal benzer suçlardan yargılanıyor.
Hatta Birinci Ergenekon iddianamesinin eklerinde 31’inci dosyada, Tayyip Erdoğan hakkında, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken Başbakan Bülent Ecevit’in izni ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın emriyle mülkiye başmüfettişi Candan Eren tarafından hazırlanan “çok gizli” ibareli bir rapor var.. Raporun sonuç bölümünde “Büyükşehir Belediyesi Eski Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi ve sosyal bir görüşten kaynaklanan bir amaçla cürüm işlemek için devâsa bir teşekkül oluşturduğu ve bu teşekkülün liderliğini, Belediye Başkanı seçildiği 01.04. 1994 tarihinden 06. 11. 1998 tarihine kadar fiilen ve aktif bir şekilde, söz konusu tarihten bugüne kadar ise perde arkasından sürdürdüğü” diye bir ifade var!
Raporda Erdoğan ile birlikte, bugün bazıları bakan olan ekip arkadaşlarının Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne verilmesi isteniyor. Yani Özel Yetkili Mahkeme’ye..

***


Erdoğan, “Hiç ’asker bizi iktidar yapmaz’ diye bir endişeniz oldu mu?” sorusuna da “Doğrusu ben onu eğer aklımın ucundan geçirmiş olsaydım veya ekibimiz, arkadaşlarım bunu aklımızın ucundan geçirmiş olsaydık, zaten böyle bir partiyi kurmazdık, kurmaya da gerek yoktu. Ya olursunuz ya ölürsünüz. Olmak ve ölmek, bu ikisinden birini tercih edeceksiniz. Biz yola böyle çıktık” diye cevap verdi.
Evet bu da Tayyip Bey’in liderlik sırlarından biridir ama ucunda ölmek de olan bir yolda maksada ulaşmak için insan Makyavel’in tespit ettiği gibi her yola başvurmaz mı? Anayasa Mahkemesi’nin AKP’yi kapatmama kararı vermesinin, Deniz Feneri ve Hrant Dink cinayeti gibi olayların örtbas edilerek, çarpıtılarak toplumsal muhalefeti sindirmek için kullanılmasının AKP’nin oylarını artırarak yola devam etmesinde bir rolü yok mudur?

***


Veya Tayyip Bey’in “İşte bunlar hani o ben-biz meselesi var ya... Aramızdaki ilişkiler, tevazu vesaire. Mesela benim ilk seçime giremeyişim, ondan sonra Siirt’ten girişim. Sonra Abdullah Bey’in... Ben genel başkan olarak dünyayı dolaşırken, Abdullah Bey, başbakan olarak görevini sürdürüyordu, Türkiye’den çıkmadı ama ben de Avrupa Birliği üyesi ülkeleri dolaşıyordum. 14 tane ülkeyi 2 haftada dolaştım ve gittiğim yerlere genel başkan sıfatıyla gidiyordum. Bu arada ABD’ye gittim, Oval Ofis’te Sayın Bush’la bir görüşmemiz oldu. Bunları hep genel başkan sıfatıyla yapıyordum ve seçim yapıldı..” sözlerinden de başarının sırrı çok açık olarak görülmüyor mu?
Gerçi cümlenin sonunda Abdullah Bey’in nasıl başbakanlığı bıraktığını,
sonra nasıl Cumhurbaşkanı seçildiğini kastediyor ama...

Yazarın Diğer Yazıları