Taberî Tarihi'nde TÜRK
Muhammed bin Cerîr Taberî, 839-923 yılları arasında yaşamış büyük bir tarihçi ve din bilginidir. Arapça yazılmış Târîhü''l-Ümem ve''l-Mülûk adlı eseri, yaradılıştan 915 yılına kadar gelen olayları anlatır; İslam tarihçiliğinin en büyük eserlerinden biridir.
Taberî tarihi, Zâkir Kadirî Ugan ve Ahmet Temir tarafından Milletler ve Hükümdarlar Tarihi adıyla Türkçeye çevrilmiş ve Maarif Vekâleti tarafından klasikler dizisi içinde basılmıştır.
Şu anda kullandığım Taberî tarihi çevirisinin, kayınpederim İzzet Yolalan''dan ailemize miras kaldığını ve onun Türklerle ilgili bölümlerin altını çizerek eseri okuduğunu öncelikle belirteyim. Türkçüler Derneği''nin kurucularından olan İzzet Yolalan Sivas Lisesi''ni bitirdikten sonra Hukuk Fakültesine girmiş fakat yüksek tahsilini tamamlayamamıştır. Elimdeki kitapla ilgili bu bilgiyi vermemin bir sebebi de 1910''larda, 1920''lerde doğan ilk Cumhuriyet nesillerinin okuma alışkanlığını ve o dönemdeki eğitim seviyesini göstermektir.
2006 yılında Ali Dadan, Selçuk Üniversitesinde İslam Tarihi bilim dalında konuyla ilgili bir yüksek lisans tezi yapmıştır: Taberî Tarihindeki Türklerle İlgili Rivâyetlerin Tespiti ve Değerlendirilmesi. Bu tezin 2. sayfasında verilen bilgiye göre Taberî tarihinde 210 kez Türk (et-türk), 101 kez Türkler (el-etrâk), 69 kez Türkî (et-türkî) kelimesi geçmektedir. Ayrıca 125 kez hâkan, 5 kez de hâtun kelimesi.
Şimdi Ugan - Temir çevirisinden birkaç örnek verelim.
Minuşehr, "büyük babası Îrec''in öcünü almak üzere Türk memleketi üzerine yürümüş(tür)… Efrasyab bin Feşneç bin Rüstem, Şehrasp''ın oğlu olup, Türkler kendilerini ona nispet ederler… Erşisiyatir bir ok attı. Tanrı''nın verdiği kuvvetle onun Taberistan''dan attığı ok Belh (Amuderya) ırmağına düştü ve böylece Belh ırmağı İran ile Türk yurdu ve Toç oğullariyle Îrec evlâdı arasında sınır teşkil etti… Minuşehr''in hakimiyetinin otuz beşinci yılında, Türkler memleketin sınırlarını ellerine geçirerek orada yaşıyan tebaasına el uzatmışlardır." (I/2, s. 564-565).
"Sencebu Hakan, Türklerin en kuvvetlisi, en cesuru ve en çok askere sahip olanı idi." (I/3, s. 1112).
"Hürmüz, Kisra Nuşirevan''ın oğludur. Annesi büyük Hakanın kızıdır… Rivayete göre Hürmüz daima muzaffer bir hükümdardı, neye el uzatırsa onu elde ederdi. Bununla beraber terbiyeli, akıllı, becerikli ve cin fikirli bir adamdı ki, bu yönden dayıları olan Türklere çekmişti… Türkler Hürmüz''e karşı savaş açmışlardı. Diğer bir rivayete göre de Türklerin büyük hükümdarı Şabe, hükümdarlığının on birinci yılında üç yüz bin askerle Hürmüz''ün üzerine yürümüştü." (I/3, s. 1229-1232).
Ali Dadan, Taberî tarihinin 2001 yılındaki Beyrut yayınını kullanmıştır. O yayına göre Hendek Savaşı için hendek kazılırken Hz. Muhammed bir Türk çadırında (kubbetun türkiyyetun) kalıyordu (Dadan, s. 19).
Afrasiyab''dan söz eden satırlar, İskitlerin de Türk sayıldığını göstermektedir. Sencebu, Sır Yabgu''nun Taberî''deki biçimidir ve İstemi Kağan''ın unvanıdır. Türk hükümdarı Şâbe, Şehname''de Sâve Han olarak geçer; 589 Ağustos''unda yapılan Sasanilerle Türk Kağanlığı arasındaki savaşta Türk ordusunu yöneten hanedan mensubudur; Tardu Kağanın güveyisidir ve bana göre Türkçe adı Sab Kağandır.
Taberî tarihi Hazarlardan da Türk olarak söz ettiği gibi 915 yılına kadarki olayların ilgili bölümlerinde hep Türk / Türkler kelimelerini kullanır.