Süreç devam etmeli ama içinde olmak istemeyiz

Çin’e giderken uçakta gazetecilerin sorularını cevaplayan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Paris
cinayetlerinin terörü bitirme sürecini etkilememesi gerektiğini belirterek, “Ancak biz CHP olarak bu sürecin dışındayız” dedi

 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Çin Komünist Partisi’nin davetlisi olarak Pekin’e giderken uçakta gazetecilere özel açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu, Paris’te iki infaz olayını değerlendirirken, bunun İmralı sürecini etkilememesi gerektiğni belirtti ve “Hükümetin kararlılığı varsa süreç kendi içinde yürümeli” dedi. Kılıçdaroğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da Fransız Devlet Başkanına yaptığı, “Teröristle ne görüşüyorsun açıkla”  çıkışına da “Komedi yani. Siz ne görüşüyorsunuz diye sorarlarsa ne cevap vereceksiniz  Ne yanıt vereceksiniz Sayın Recep Tayyip Erdoğan” diye değerlendirdi.
Ankara-Pekin yolunda CHP Genel Başkanı KIlıçdaroğlu’nun uçakta gazetelerin Ankara temsilcilerinin sorularına verdiği yanıtlar şöyle;
* Paris’teki suikasta ilişkin değerlendirmenizi almak isteriz, İmralı sürecini sabotaj gibi yorumlandı.
“Olay kamuoyuna yansıdıktan sonra biz de dikkatle izliyoruz. Dışarıdan arkadaşlar bilgi veriyorlar. İçeriden bilgi alıyoruz. Aydınlığa kavuşturulmasını hep beraber bekliyoruz. Bu konuda asıl görev Fransız hükümetine düşmektedir. Olayın olduğu yer Fransız istihbaratının polisinin sürekli gözetimi altında tutuğu yer biliniyor. Önümüzdeki süreçte bu olayın aydınlığa kavuşacağına inanıyorum.”

 

“Bir infaz olduğu belli”

 

* İmralı sürecini etkiler mi?
“Gerekçelerini bilmek gerekiyor. Bir infaz olduğu belli. Hangi gerekçeyle bu infaz yapıldı bunun ortaya çıkması gerekiyor.” 
* Sürece yine de destek vermek gerekiyor değil mi?
“Elbette, bu süreç kendi içinde gelişmeli. Bir yerde infaz oldu, süreç aksadı diye bakmak doğru değil. Hükümetin kararlılığı varsa süreç kendi içinde yürümeli.” 
* Kredi açma sözünüz Başbakanla aranızda polemik yarattı. Bir değerlendirmeniz olacak mı?
“Sayın Başbakan’ın tavrı doğrusu bende şaşkınlık yarattı. Türkiye’nin en temel sorununu çözme konusunda muhalefet partisinin olaya olumlu yaklaşımına olumsuz tepki vermek, sorunu çözmemek gibi bir iradeyi dolaylı yoldan ortaya koymamak anlamına geliyor. Bu nedenle süreci büyük bir dikkatle takip edeceğiz.” 
* BDP ve diğer çevreler süreci olumlu görüyor...
“Her toplumun yaşadığı sorunlardan kurtulması lazım. Bu sorunlar dar bir alanı bazen bütün ülkeyi ilgilendiriyor. Sorun kronikleştikçe sorunun yayıldığı alan ülke sınırlarını da aşabiliyor. 30 yıldır bir sorun çözülemiyorsa herkesin sorumluluk üstlenmesi gerekiyor. CHP olarak bu sorumluluğun bilincinde hareket ediyoruz. Bu sorunun çözülmesine katkı vermek istiyoruz.” 
* BDP eşbaşkanı Demirtaş CHP’nin çıkışını cesur bulduğunu söyledi.  İmralı görüşme trafiği CHP’ye kapalı olmamalı dedi. Siz bunu nasıl değerlendirirsiniz?
“CHP olarak biz o sürecin içinde olmak istemeyiz. O süreç bizim dışımızda onu yapan hükümet.”
* Sayın Hüseyin Çelik, somut gelişme olmadan İmralı süreci ile ilgili CHP’ye bilgi verilmeyeceğini söyledi...
“Bilgi verip vermemek onların takdirinde olan bir şey. İlla gelin bize bilgi verin diye bir talebimiz yok. Eğer CHP’den çözüm için katkı bekliyorsanız ana muhalefet partisine gelin bilgi verin. Dolayısıyla o gelişmelerden bizim de bilgimiz olsun. Bize bilgi vermeleri şart değil, parlamentoya da bilgi verebilirler. Orada yine bilgilenmiş oluruz. Mesele şu; sorun çözümünde toplumsal uzlaşma arıyor musunuz aramıyor musunuz? Sorunun çözümüne dair hükümetin kafasında net bir strateji olduğuna inanmıyorum. Bir strateji olsaydı bir şekilde ortaya konurdu.” 
* Umutlu musunuz?
“Bu sorunu çözeceğiz herhalde bir gün”
* Yakın bir tarihte mi?
“İhtimal vermiyorum. Nedeni de hükümetin elinde bu konuda bir strateji yok.”
* CHP neye ve ne kadar kredi açıyor?
“Hükümet sorunu çözeceğim diyor. Eğer sorunu çözecekse biz bundan memnunluk duyarız. Hükümete kredi açarken 4 koşul ileri sürdük.  Millete hesabını veremeyeceğin angajmana girmeyeceksin, samimi olacaksın, kişisel beklentilerin olmayacak, ana muhalefet ya da parlamentoya bilgi vereceksin. Bunları yaptığı takdirde elbette o görüşmelerden bizim anlayışımıza uygun bir çözüm yakalanmışsa, destek vereceğiz. İçeriği belli olmayan görüşmeler hakkında bizim her konuda size destek vereceğiz dememiz doğru değil.” 
* Başbakan’ın Fransa Cumhurbaşkanı’na bir çağrısı oldu “teröristlerle ne görüşüyorsun?” diye Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Aziz Nesin olsaydı ona çok güzel bir yanıt verirdi. Ne söyleyeyim, niye onunla konuştun diyorsunuz? Sormaz mı o yarın, sen kiminle konuşuyorsun? Ağzınızdan çıkanı düşünerek konuşacaksınız. Bir eylemde bulunuyorsunuz görüşmeler sürdürüyorsunuz sonra da bu tarafta dönüp diyorsunuz ki ne görüşüyorsunuz. Siz ne görüşüyorsunuz diye sorarlarsa ne cevap vereceksiniz? Ne yanıt vereceksiniz Sayın Recep Tayyip Erdoğan.. Komedi yani”
* Ahmet Türk, İmralı’da görüştükten sonra bir TV programında Öcalan’ın talepleri olarak bazı formüller söyledi. Barış konseyi kurulabilir dedi. Hakikatleri araştırma komisyonundan söz etti. Bu öneriler CHP’nin gündeme getirdiği önerilerle örtüşür gözüküyor. Önerilerin bir birine yakın olması nasıl bir durum yaratabilir?
“Sayın Ahmet Türk’ün neler konuştuğunu bilmiyoruz. Bir TV programında açıkladı. Bizim görüşümüz sorunun çözümünde zeminin parlamento olduğudur. Dolayısıyla bu görüşü kim paylaşırsa AKP, MHP, BDP sivil toplum medya paylaşır seviniriz. Sorunun çözümünde bir yol haritası ile yola çıkmamız, strateji belirlememiz gerekiyor. Bu önerimizi daha önce başbakana götürdük. Kamuoyunda büyük destek de buldu. Ama hayata geçme olanağı olmadı. Toplumsal uzlaşmanın birinci ayağı siyasal uzlaşmadır. Siyasal uzlaşma parlamento da olur. Toplumsal uzlaşma derken bu iki ayağı kastediyorum. Başbakan ve çevresi CHP’ye güvenmiyoruz diyor. Haziran’da bize geldiler hemen başlayalım dedik, iki üç ay süre istediler, aradan 7 ay geçti hâlâ bir adım atmadılar... Bizim söylediklerimiz galiba yeterince anlaşılmamış. Veya herkes anladığı gibi okuyor. 4 siyasal partinin parlamentoda bir araya gelmesi ve parlamento dışında kanaat önderlerinin bir komisyon oluşturması. Bu bizim talebimiz. Başbakan’ın, toplumsal uzlaşmanın farklı bir şey olduğunu öğrenmesi lazım. Toplumsal uzlaşma oy çokluğu ile bir sorunun çözülmesi demek değildir AKP ve CHP’nin oyu yüzde 75. Hayır. Demokrasi de bu değil zaten. Sizden 3 kişi, bizden 3 kişi geldik yan yana. Neyi çözeceğiz? Toplumsal uzlaşma bu sorunun çözümünde kilit sözcüktür. Millet vekilleri yan yana geldi merak ediyorum neyi konuşacaklar?” 
* Bu bir başlangıç olmaz mı?
“Hayır.. İki parti bir araya gelip anayasayı değiştirebilir mi? O anayasa değişirse, o anayasayı bu ülkenin toplumun anayasası olarak kabul eder miyiz? Tek parti anayasa değiştirdi yüzde 42 hayır var karşısında. Bu toplumun anayasası değil, çoğunluğun anayasasıdır. Toplumsal uzlaşma kavramını Sayın Başbakan ve ekibinin iyi anlaması lazım. Bu sorun iki partinin bir araya gelmesiyle çözülecek olsaydı çoktan çözülürdü.” 
* Ama denemediniz bunu?
“Baştan çözülemeyecek bir konuda halka umut vermenin bir anlamı var mı? Yazık günah değil mi?” 
* Oslo ile bugünkü süreci karşılaştırdığınızda ne söyleyebilirsiniz?
“Birisi gizli yapılıyordu, şimdi açık açık yapılıyor. En azından siz görüşüyorsunuz dendiği zaman Başbakan hiddetlenmemiş olacak”
-Hâlâ devlet görüşüyor hükümet görüşmüyor deniyor
“O da halkı kandırmanın başka bir yolu.”


NOTLAR...

* CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Çin Komünist Partisi’nin davetlisi olarak kalabalık bir heyetle Pekin’e geldi. Heyetin içinde 42 iş adamı var. Kılıçdaroğlu’nun gezisine katılan iş adamlarına basın mensupları olarak Erdoğan’dan korkmadan bu geziye katıldıkları için “cesur adamlar” lakabını taktık.
* CHP Genel Başkanı ve beraberindeki heyete Çin gezisi boyunca üst düzey protokol uygulanıyor. Çin Komünist Partisi böylece Kılıçdaroğlu ve CHP’ye de bir anlamda ne kadar önem verdiğini vurguluyor.
* CHP heyetinde bulunan isimler şunlar;
Parti yöneticileri: Faruk Loğoğlu, Erdoğan Toprak, Emrehan Halıcı, Muharrem İnce.
Gençlik Kolları Başkanı: Emre Doğan.
Milletvekilleri; Erdal Aksünger, Osman Aydın, Kemal Değirmendereli, Ali Demirçalı, Aylin Nazlıaka, Durdu Özbolat, Mehmet Ali Susam.
* Pekin’e inmeden önce uçakta heyete ve iş adamlarına bilgi notları dağıtıldı. Bu notların arasında en ilginç olanı ise; “Çin’de Davranış Kodları” başlıklı metindi.
Bilgi notlarında Çinlilerle ziyarette mutlaka dikkat edilmesi gereken kurallar anlatılıyordu.
Bu notlardan bazıları;
* Çinli iş adamları kartvizit konusuna çok önem veriyorlar. Eğer muhatabınızı etkilemek, tabiri caizse görüşmeye önden başlamak istiyorsanız altın sarısı renkte basılmış bir kartvizitinizi iki elinizle tutarak saygılı bir şekilde takdim edin. Size verilen kartviziti de iki elinizle alıp bir süre inceleyin. Eğer okumadan hemen cebinize atmışsanız kuracağınız ilişki başlamadan bitmiştir.
* Eğer resmi bir yemekteyseniz ya da bir restoranda yemek yiyorsanız asla bahşiş vermeyin. Çünkü bahşiş kabalık olarak değerlendiriliyor.
* Yemek esnasında asla iş konuşmayın.
* Çin’de asla Tayvan’dan bahsetmeyin. Tayvan meselesi Çin’in yumuşak karnıdır ve konuya girmemeniz, sizin için faydalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları