Soros'un ve tarikatların gölgesinde seçim olur mu?
Halit Hami Andırlı, Türk seçmeni üzerinde Soros ve benzeri örgütlenmelerin CIA güdümünde toplumsal mühendislik yaptığını, buna karşı aynı yöntemlerle cevap verilmezse, AKP kapatılsa da yapılacak seçimleri AKP’nin devamı olan partinin yüzde 60’la kazanacağını yazıyor:
“Türk seçmeni iki ölçüye göre oy verir:
Dini referansları en çok kullanan ve en iyi dalkavukluk yapan parti hangisi; seçim rüşveti dağıtan parti hangisi?
Eğer bu ülkede Avrupa Birliği ülkelerindeki gibi seçim kampanyaları yürütülseydi ve oyun demokrasinin kurallarına göre oynansaydı sandıktan farklı sonuçlar çıkmasını bekleyebilirdiniz.
Soros’un girdiği ülkelerde sandıktan faklı sonuçlar çıkmaz.
100 sefer seçim yapılsa hepsinde de AKP veya devamı olan parti tek başına iktidar olur.
AKP veya onun devamının tarikatları var, dağıtacağı sosyal yardımları var, belediye imkânları var, Soros’u var, din eksenli siyaseti ve popülizmi var.
Yani parası var. Seçim parayla kazanılır.
27 Nisan bildiriniz, 367 kararınız, Cumhuriyet mitingleriniz olabilir.
Paranız yok, dini kullanmıyorsunuz, popülist değilsiniz o zaman seçim kazanamazsınız.
Afganistan ve Irak için trilyonlarca dolar para harcayanlar Türkiye için de birkaç milyar dolar harcarlar.
Soros ve CIA Türkiye’deki iktidarın değişmemesi için her şeyi yapar, her türlü fedakârlıkta bulunur.
Türkiye’de iktidarın değişmesi demek, dünyadaki tüm dengelerin alt üst olması demektir.
Bu şartlarda sandığa gitmek demek, kurallarını Soros’un belirlediği ve sonucu baştan belli oyunu kabul etmek demektir.
22 Temmuzun üzerinde bir yıl geçmedi.
Ne olacak ki Türk halkı birden bilinçlenecek ve doğru tercihler yapmaya başlayacak; oy verirken esas aldığı referanslar birden değişiverecek?
Toplumsal mühendislik çalışması yapılmadan gidilecek seçimlerin sonucu belli!
Soros toplumsal mühendislik çalışması yapıyor, siz de yapacaksınız.
Soros’la mücadele Soros’un anladığı dilden yapılır.
Toplumsal mühendislik çalışması yapılmadan sandığa gidilemez, gidilirse hüsran olur.”
* * *
Bu değerlendirmenin ötesinde Türkiye’nin ekonomik, siyasi ve kültürel krizlerle boğuşmasının önemli bir sebebi, aydınların ve tabii ki buna bağlı olarak, siyasilerin hedef birliği içinde bulunmamasıdır. Köklü ideolojik ayırımlar, insanlarımızı ortak hedeflerden uzaklaştırmış; bunun doğal sonucu olarak farklı öngörüler, farklı vizyonlar ortaya çıkmıştır. Bugün, her partinin kendine özgü cılız bir vizyonu vardır ama, Türkiye, Atatürk dönemindeki “kaderde, kıvançta, tasada birlik” anlayışını önemli ölçüde kaybetmiştir.
Ekonomi yabancılaşınca, siyaset büyük ölçüde dış güdüm altına girmiştir.
* * *
Önce bir Türkiye vizyonu olmalı. Bu vizyon, tamamen milli yer altı ve yer üstü servetlerine ve kim ne derse desin çok iyi yetişmiş olan insan gücüne dayalı bir üretim ekseninde geliştirilmelidir. Türkiye merkezli bir entegrasyon modeli tasarlanmalıdır. Türkiye’nin bu gücü vardır.
Ekonomide, siyasette, kültür ve sanatta, askerlikte, Türkiye bir merkezdir.
Hedef belli, vizyon belli olduktan sonra yapılması gereken; halkın önünden bürokratik engelleri kaldırmaktır.
Yerel siyasette yapılması gereken, büyük ülke vizyonunu yerel ölçekte uygulamaktır. Şehrin bütün önde gelen insanları ve halkın her ferdini ortak hedefte ve vizyonda birleştirip, seferberlik ruhu içinde bir toparlanma ve kalkınma hamlesi başlatmak gerekir.