Siyasette sonucu kemik kitleler belirlemiyor

Kitleler muhafazakârdır... Belirsiz bir geleceğe sürüklenmektense, beğenmeseler de statükonun yanında yer alma özellikleri daha baskındır... ''Daha kötü''ye savrulma ihtimali onları hep korkutur ve ''var olana rıza'' öne çıkar...

Ülkemizde muhalefet dili, daha çok iktidarları ''kötüleme''ye yöneliktir... ''Daha iyi bir hayatı'' önerme ve bunu becerebilecek güce sahip olduğunu gösterme konusunda genellikle zayıftır... Mevcudu eleştirerek ve halkın zaten yaşadığı sıkıntıları tekrar tekrar göze sokarak sonuç alabileceğini umar...

Oysa tılsım, ''daha iyi, daha güzel, daha sağlıklı, daha mutlu'' bir hayatı önerme ve kitleleri buna ikna etme potansiyelinde...

Siyasî iktidar, elde ettiği büyük güçle bütün profesyonel teknikleri kullanarak, kendince ''yeni Türkiye'' inşa etti ve muhalefeti ''eski Türkiye''nin kalıplarına sıkıştırdı... Halka, mukayese alanı olarak, ''geleceği karartan yüksek bedelli nispî refah'' ile karneyle ekmek satılan yılları, gaz, tüp, şeker, yağ kuyruklarını bıraktı yıllarca…

***

Şili, iyi bir örnektir... Şili''de Pinochet, artan uluslararası baskıları kırmak ve meşruiyet kazanmak için görev süresini 8 yıl uzatacak referandum kararı almıştı... Kazanacağından çok emindi, çünkü karşısında çok parçalı bir muhalefet vardı...

Muhalefetin özellikle sosyalist kanatları, kampanyanın Pinochet döneminin acı, baskı ve zulümleri üzerine odaklanmasını istiyorlardı... Sonunda onların direncine rağmen, kampanya Şili halkına ''daha iyi hayat'' eksenine oturtuldu... Ülkenin kötü şartlarından ziyade, ''o kötülüklerin kendilerini hangi iyiliklerden uzak tuttuğu'' sürekli vurgulandı...

1988''deki referandum, muhalefet bile tam inanamazken, yüzde 56''yla Pinochet''in aleyhine sonuçlandı... ''Şili için mutluluğun çok yakında olduğu'' temasının işlendiği, geleceğe yönelik umut aşılandığı kampanya, geçtiğimiz yıllarda Pablo Larrain tarafından ''No'' adlı filme konu edildi...

***

Hatırlatalım: Silvio Berlusconi, hayatı boyunca yolsuzluklar ve skandallarla anıldı... Ama bütün bunlar onun, İtalya gibi koalisyonlardan geçilmeyen bir ülkede üç kere Başbakan seçilmesine engel olamadı... Devlet gücünü ''kişisel zenginleşme'' yolunda kullanmakla suçlandı... Dünyanın en zengin Başbakanı oldu... Vergi kaçakçılığından yargılandı, hapse mahkûm edildi... Cinsel merakları İtalyan medyasının hep gündemindeydi...

O Berlusconi, İtalya''da rejim cumhuriyet oldu olalı, en uzun dönem Başbakanlık yapan kişi unvanını kazandı... Karşısında İtalyan bireylere, yaşadığından daha iyi bir hayat sunabileceğini ikna edebilen bir muhalefet yoktu... Yeri geldiğinde Kuzey Ligi''nin kompradorlarıyla beraber hareket eden Berlusconi, hakkındaki yerel ve uluslararası bütün olumsuz kanaatlere rağmen İtalyan siyasî hayatındaki rekorları kırmayı becerdi...

Sonu ancak mahkemeler yoluyla geldi... Önce vergi kaçakçılığından 4 yıl, sonra da reşit olmayan bir kızla ilişkiye girmekten 7 yıl hapse ve kamu hizmetlerinden men cezasına çarptırıldı... Mahkemeler böyle bir karar vermese belki de 4. defa İtalyan halkı tarafından Başbakan seçilecekti...

***

Ülkelerin siyasî kaderini sadece ''kemik kitleler'' belirlemiyor... Gündelik hayatını yaşayan, siyasetle seçimden seçime ilgilenen milyonlar var ve onların ikna edilmesi gerekiyor... Sadece ''kemik kitle''yi diri tutma ve tatmin çabası büyük iktidarı getirmeye yetmiyor, hiçbir zaman da yetmeyecek...

Muhalefet, başkalarını da ikna etmek mecburiyetinde... Kadrosunu ve dilini de bu gerçeğe uygun düzenleyerek tabii... Sürekli korkutarak, zaten bildiği sıkıntıları kafasına çakarak değil sadece, lâyık olduğu ''daha iyi bir hayat''ı ona göstererek...

Bu konuda ikna için sadece söz yetmiyor... Çünkü ağırlığı ve ikna potansiyelini, mesajın içeriğinden çok, o mesajı verenin kimliği oluşturuyor...

Tabii ki Türkiye, bir Şili, bir İtalya değil… Sadece muhalefetin, siyaset üretme ve propagandada ağırlık merkezi seçme konusunda, bir hatırlatma meselesi bizimki…

Yazarın Diğer Yazıları