Siyasetin çirkin ilişkileri
Bizim siyaset anlayışımızda bazen Doğu'nun hoş olmayan bazı izlerini ne yazık ki görmekteyiz. Batı'nın cemiyet havasında olmayan fakat cemaat ilişkilerinin kapalı zeminlerinde gerçekleşen bu anlayışın birinci özelliği farklılığa tahammül edilmemesidir. İnsanların farklı fikirlere sahip olması hem anlaşılır bir şeydir, hem de fikir zenginliğini ifade eder. Ben en çok karşıt fikirli dostlarla sohbet ve tartışmayı severim. Mutlaka insanın fikir dünyası bu ilişkilerden beslenir. Bu beslenme sayesinde monotik bir dünya değil farklı ve zengin bir anlamlar dünyası oluşur.
İnsan'ın siyasi görüşleri ile ne kadar ilintilidir bilmem ama mesela ben inanç dünyamla, kültür dünyamda ve özel zevk ve hobilerimde ciddi ayrışmalar içinde olduğumu rahatlıkla söyleyebilirim. Mimaride, estetikte, giyimde, müzikte, sinema ve benzeri bir çok alanda kendimi Batı dünyasına daha yakın bulurken, genetik şifrelerimizin Asya inanç dünyamızın referansını da Ortadoğu'dan aldığımıza inanırım. Bu ilişki tezat ya da çelişki gibi gözükse de bizleri rahatsız etmez tam aksine mutlu da eder. Yaşam biçimimiz, tad alma duygularımız yaşadığımız kültür coğrafyamız da etkileşime açıktır. Ben Yunan kültürünü, Gürcü yemeklerini, Latin müziğini beğenirim, izlerim ama nihayetinde ben Türk'üm...
Hangimiz Güneydoğu mutfağını sevmeyiz. Veya arabesk müzik tutkunu insanlarımızın neyini, neresini, ne adına sorgulayacağız? Bu karmakarışık dünya içinde bir de buna benzer siyaset ilişkileri var. Bugün MHP camiasında da bu bağlamda ciddi bir değişim gerçekleşmiştir. Bunun temel nedeni de yukarıda anlatılan farklılıklara parti yapısında yer verilmemesidir.
MHP ve Siyaset
Artık kurultay sadece onay veya prosedürdür. Artık zihinlerde bir kadın genel başkan olur mu? sorgulanmıyor, tam aksine ihtiyaç var çok iyi olur deniyor. Artık o gelenekçi saçmalıklar, İttihatçı alışkanlıklar, Ülkücü kesimi uyutmaya yetmiyor. Jakoben devlet kutsamaları para etmiyor, temsilcileri, savunucuları da MHP gibi bir partide taraftar bulamıyor.
Modernite ile dindarlığa alternatif kısmen milliyetçi, kısmen solcu, dinlere mesafeli ulusalcılık
sadece sloganik etkileşimle sadece azınlığı etkileyebiliyor. Bu çerçeveden baktığımızda MHP'de ciddi bir zihniyet devriminin gerçekleştiğini rahatlıkla söyleyebiliriz...
Bu değişimi öz'den kopuş gibi görenlerin günü okuma ve gelişmeyi değerlendirme problemi bizi birbirimize yakın kılmıyor! Bu bağlamda 19 Haziran'da Sn. Meral Akşener'in fazla taraftar ve destek bulacağının tek nedeni, hiç de alışık olmadığımız demokrasi, özgürlükler ve adalet üçlüsünü sıkça dillendirmesidir. Değişen, değişecek paradigmalarımız bu çerçevede ele alındığında MHP iktidarının hiç hayal olmadığı aksine çok gerçekçi olduğunu vatandaşla konuştuğunuzda anlayabilirsiniz. Meral Akşener ve doğru kadroları ile MHP'nin kentli doğup köylüleşen Türk milliyetçiliği hareketini tekrar özüne döneceğini rahatlıkla görebileceksiniz...
Son olarak çeşitli vesilelerle gördüğüm ve fakat burada paylaşmayacağım bazı anekdotlardan hareketle konuşacağım. Bakın sevgili Ülkücüler, ömrünü bu harekete vermiş biri olarak sizlere bir tavsiye vereceğim. Lütfen Uhut Savaşı'nı bir daha okuyun, okuyun da ibret alın… Ramazan ayında ne olur nefsinize hâkim olun, kafelerde, bürolarda, kapı arkası yerlerde birden fazla hesap içinde bir şeyleri paylaşmayın. İnsanlar hakkında yıpratıcı konuşmayın, o ekip, bu ekip saçmalıklarını üretmeyin. Adaylarla yakınlık, uzaklık ilişkisi kurmayın. Kendinizi vazgeçilmez görmeyin. Kimseyi ülkücümetrelerle ölçmeyin. Birilerini parlatıp öne çıkarma ve sonrası klikleşerek güç elde etme stratejilerini bırakın. Sadece Pazar günü tüzük kongresi, daha sonra da genel başkanın seçileceği kongreye hazırlanın. Unutmayın sadece MHP'liler değil tüm ülke bu seçimlerin sonucuna umut bağlamaktadır.