Yeni Anayasa Encümeni
Meclis bütçe görevini yerine getirdi. Şimdi sıra memleketteki bütün sorunları bir kenara itip Cumhur İttifakı’nın önceliği olan Erdoğan anayasası çalışmalarına geldi. Her ne kadar bir kısım anket firması AKP lehine yeni sonuçlar yayınlayarak kamuoyunu hazırlamaya çalışsa da ne tek başına AKP ne de Cumhur İttifakının toplamı yeni bir anayasa yapmak için yeterli değil. Onun için de konuyu TBMM içinde çözmek için pazarlık etmeye ve taviz vermeye başladılar.
Tartışmanın alevleneceği günler geldi. Meclis kürsüsünden, sosyal medya paylaşımlarından, televizyonlardan, artık pek okunmasa da gazete sayfalarından toplumun üzerine yalan-dolan, doğru-yanlış, hakaret-övgü sövgü her taraftan her türlü argüman boca edilecek. İster istemez kapılacağımız bu hengamede sular henüz durgunken söyleyeceğimiz bir iki sözü söylemek lazım.
Öncelikle mevzuya ilk anayasa tecrübemiz Kanun-i Esasi üzerinden bir bakalım: Osmanlıda anayasa ve parlamenter düzen talepleri iç ve dış gelişmelerle belli bir olgunluğa erişmiş ve Mithat Paşa’nın egemen güç olmasıyla da Meşrutiyet fikrine daha yakın olduğu düşünülen II. Abdülhamid tahta geçirilmişti. İlk olarak bir anayasa hazırlanması için Mithat Paşa başkanlığında otuz kişilik "Cemiyet-i Mahsusa" adında bir encümen kuruldu. Bir taslak hazırlandı ama taslak daha sonra Mithat Paşa’nın özel sekreteri Ermeni hukukçu Krikor Odyan tarafından Fransa ve Belçika anayasalarından çevrilen metinlerle değiştirildi. İki ay süren bu çalışma 20 Kasım 1876’da padişaha sunuldu ve yüz on dokuz maddeden oluşan anayasa 23 Aralık 1876’da yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Kanun-i Esasi’nin bazı maddeleri şöyledir:
Madde 8 – Devleti Osmaniye tabiyetinde bulunan efradın cümlesine herkangi din ve meshepten olur ise bila istisna Osmanlı tabir olunur ve osmanlı sıfatı kanunen muayyen olan ahvale göre istihsal ve izae edilir.
Madde 18 – Tebaai Osmaniyenin hidematı devlette istihdam olunmak için devletin lisanı resmisi olan Türkçeyi bilmeleri şarttır.
Madde 42 – Meclisi Umumi Heyeti Âyan ve Heyeti Mebusan namlarile başka başka iki heyeti muhtevidir.
Anayasa hazırlanırken Osmanlı bürokratlarının ve aydınlarının görüş birliği oluşmamıştır. Taraflar duruma hâkim olan meşrutiyetçiler, Kanun-i Esasi ile padişahın yetkilerinin sınırlandırılmasını istemeyenler, mevcut Anayasa’nın Şeriata aykırılığını savunanlar ve milletin Anayasa’yı anlayacak yeterlilikte olmadığını düşünenler şeklinde oluşmuş ve aralarındaki sert tartışmalar sonucu meşrutiyet rejimi ve Anayasa doğmuştur.
Kanun-i Esasi ile ekonomik ve sosyal bunalıma girmiş, toprak ve savaş kaybeden geleneksel Osmanlı rejimi değiştirerek anayasal monarşi rejimine geçmiştir.
Osmanlı-Rus savaşı sonucu Rusların İstanbul kapılarına dayanması üzerine 13 Şubat 1878'de II. Abdülhamid, meclisi süresiz olarak tatil etti ve Anayasa’yı askıya aldı.
Peki bugünlerde ne oluyor da Anayasa’nın değişmesi gündeme geliyor? Savaş kaybetmedik. Vatandaşın gündeminde böyle bir talep yok ama Cumhur İttifakı’nın istemesiyle oluşturulan Yeni Anayasa değişikliği söylemi Türkiye’yi çok riskli bir dönemece getirmiştir.
Şimdilik Cumhurbaşkanı’nın Türkiyeli, Türkiye yüzyılı, milletin çeşitliliği gibi söylemlerinden anlıyoruz ki Anayasa’da “Türk” tanımı değişecek. Ayrıca yeni yeni dillendirilen cumhurbaşkanının seçilmesinde dönem sayısı kısıtı ve 50+1 şartının değiştirilmesi ittifak ortaklarınca gündeme getiriliyor.
Bu şekliyle yeni anayasa sadece mevcut cumhurbaşkanının sorununu çözecek.
Anayasa değişikliği en az iki yüz milletvekilinin teklifi, kırk sekiz saat arayla iki defa gizli oylama, en az dört yüz milletvekili ve cumhurbaşkanının onayıyla mümkün. Onaylayan vekil sayısı 360-399 aralığında kalırsa cumhurbaşkanı reddedebiliyor veya zorunlu olarak halk oylamasına gönderiyor.
İktidar yeni anayasa yapmak istiyor ama seçim kazanamama korkusu yüzünden halkın önüne çıkmak yerine gizli-açık anlaşmalarla mecliste bunu oldu bittiye getirmek istiyor.
Bu aşamada bence şu soruları sormak durumundayız: Anayasa'yı ve hangi maddeleri değiştireceğini belirtmeyen bir seçim sonucu oluşan parlamentonun yapacağı bir anayasa hakkaniyetli olabilir mi? Ya da anayasa yapma tekniği açısından böyle bir meclis anayasa yapma yetkisini haiz midir?
Temsilde adalet ilkesi gereğince STK'ların, üniversitelerin anayasa kürsülerinin, muhalefetin tamamının temsil edildiği bir meclis aritmetiği oluşturmadan mevcut parlamenterlerle yapılan bir anayasa ne kadar sivil bir anayasa olur?
Mevcut parlamentonun yapması gereken yeni anayasa/anayasa değişikliği için bir encümen kurulmasına yönelik bir kanuni düzenlemedir. Bu düzenleme ile siyasi partilerin bu komiteye temsilci göndermesi için barajsız bir seçim yapılması ve sonuçlara göre partilerin üye vermesi gerekir.
Anayasa değişikliği için dört yüz vekili toplamak için muhannete muhtaç olmak yerine, milleti makul olanda buluşturarak sağlıklı bir değişiklik yapmak daha hayırlı olacaktır.