Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Trump’ın açıklamaları şüphe yarattı

Trump’ın izleyeceği politikaların belirsiz ve radikal, davranışlarının da öngörülemez olduğu bilinmektedir. Bunu geçmiş dönemdeki uygulamalarından, daha göreve başlamadan ortaya koyduğu tehditlerden anlamak mümkündür. Bu kapsamda Türkiye’ye birçok defa tehditlerde bulunduğu ve yaptırımlar uyguladığı da bir gerçektir. Ayrıca kurumsal ilişkiler yerine kişisel ilişkileri tercih ettiği, bu şekilde daha kolay sonuçlar alacağına inandığı, hatta bu davranışlarında ifrata da kaçtığı hatırlanmalıdır.

Trump’ın Türkiye’ye karşı bir taraftan olumlu söylemlerde bulunurken, diğer taraftan da aleyhte durumlar yarattığı yaşanmış olaylarla görülmüştür.

Bu çerçevede Suriye konusunda değerlendirmelerde bulunurken, Türkiye ve lideri hakkında uluslararası ilişkilere ve diplomasiye pek uymayan söylemlerini biraz ihtiyatla karşılamakta, arka planında neler olabileceğini sorgulamakta fayda görülmektedir.

Arka planda neler olabilir?

Trump’ı Türkiye ve lideri hakkında söylediklerini tekrarlamaya gerek yoktur. Ancak bu kadar üst seviyeden methiyelerde bulunmasının arka planında iki konunun öne çıkması ihtimal dahilindedir. Bunlardan birincisi, İsrail’in Suriye’de devam ettirdiği işgali perdelemek ve onun güvenliği aleyhinde Türkiye’nin herhangi bir girişimini önlemek, ikincisi ise Suriye’deki PKK/PYD/SDG organizasyonunun ve bu kapsamdaki Kürt yapısının, ülkenin yeni şekillenmesinde de yer almasını sağlamak ve bunun Türkiye tarafından bir şekilde kabullenilmesi için zemin oluşturmak olabilir.

Birinci ihtimal İsrail konusu: İsrail’in güvenliği ve varlığı, zaten Trump tarafından benimsenmiş bir politikadır. Bunu geçmişteki uygulamalarından ve yeni kabinesinde yer alacak sorumluların sahip oldukları düşünce yapılarından ve Trump’ın bizatihi açıklamalarından anlamak mümkündür. Ancak İsrail’in milli güç unsurlarının ve özellikle insan nüfusunun, bu kadar işgalci ve yayılmacı bir politikayı daha ileriye götürmesine imkân vermediği de hesaba katılmalıdır.

İkinci ihtimal PKK/PYD/SDG: ABD’nin, aynı zamanda NATO’nun benimsenen stratejisindeki öncelik Asya- Pasifik bölgesidir. Bunu gerçekleştirmek için Rusya’nın sıkıştırılması, yıpratılması ve Çin ile birlikte çevrelenmesi ön görülmüştür.

Rusya’nın sıkıştırılması oldukça tamamlanmıştır. Çevreleme için ise, Pasifikte NATO’yla da bağlantılı tamamlayıcı ittifaklar kurulmuştur. Bu nedenle Trump, amacına ulaştığını düşündüğü Rusya-Ukrayna Savaşını sonlandırmayı, askeri gücünü de Suriye başta olmak üzere diğer bölgelerden çekmeyi planladığını açıklamıştır.

Ancak Trump’ın açıklamasındaki Suriye’den asker çekme konusunda, Pentagon’un isteksiz davrandığı da bir gerçektir. Hatta Suriye’de bulunan 900 ABD askerine ilaveten 1100 asker daha gönderilerek mevcudun 2000’e çıkarıldığı anlaşılmıştır. Ayrıca Suriye’de sivil statülü askeri şirketlerin de görev yaptığı bilinmektedir. Bunlar SDG’yle birlikte bulunan ve onlara eğitim, teşkilat, teknik ve lojistik desteği veren, danışmanlık yapan personeldir.

Burada önemli olan ABD’nin bu personelini çekmesinden çok, SDG(PKK/PYD) yapısının akıbetinin ne olacağıdır. Bu konuda iki görüş ortaya çıkmıştır. Birincisi SDG’nin, Suriye’nin yeni şekillenmesinde federasyon/özerk bir yapıda, IŞİD bahanesiyle ABD’nin desteğiyle Suriye’nin %33’ündeki varlığını devam ettirmesidir. (Rakka’da, IŞİD’li teröristlerin kılığına giren YPG’li teröristlerin saldırılar düzenlemesinin, bu bahanenin devam ettirilmeye çalışıldığının bir ifadesi olduğu düşünülebilir.) İkincisi ise askeri gücünün, Suriye Merkezi Yönetimi silahlı kuvvetlerinin bir parçası olarak kabul edilmesi kaydıyla Federe/Özerk bir Kürt yönetimi olarak yeni şekillenmede yer almasıdır.

Suriye yeni yönetiminin, hükümet dışında hiçbir silahlı grubun varlığına müsaade edilmeyeceği açıklaması dikkate alındığında, ikinci görüşün daha çok ihtimal dahilinde olduğu anlaşılmaktadır. Bir üçüncü ihtimal de PKK/YPG/SDG’nin kendisini feshetmesi, sadece Federe/Özerk bir Kürt yönetimi olarak yeni şekillenmede kendisine yer bulmasıdır. Ancak bu feshin oldukça uzak bir ihtimal olduğu düşünülmektedir.

Suriye’nin toprak bütünlüğünün devam edebileceği, ancak siyasi bütünlük içinde olmasının zayıf bir ihtimal de olsa mümkün olabileceği söylenebilir.

Trump açısından da öncelik ABD’nin çıkarlarıdır. Bu çıkarların önde gelenlerinden biri de İsrail’in güvenliği ve bölgede güçlü bir şekilde varlığını devam ettirmesidir. BOP da dikkate alındığında Suriye’de kendisine müzahir bir Kürt yapısının yeni şekillenmede yer alması bu çıkarın bir sonucu olarak görülebilir. Bu yapının varlığını devam ettirebilmesinin, Irak’ın kuzeyindeki gibi bir yapıda olmasına ve bunun da Türkiye tarafından kabullenilmesine bağlı olacağı açıktır. Trump’ın böyle bir durum için Türkiye’ye ihtiyacı olacağını düşünerek bu konuda Türkiye’yle işbirliği yapabileceği, Türkiye için söylemlerinin arka planında bunun da olabileceği değerlendirilmektedir.

Suriye’deki güçlerin durumu

Suriye’de yönetime hâkim olan ve geçici bir hükümet kuran muhaliflerin koordinatörü ve yöneticisi HTŞ’nin, Türkiye’yle başından beri işbirliği içinde olduğu anlaşılmıştır. Türkiye Dışişleri Bakanı’nın Şam temaslarından ve Golani’yle birlikte yaptıkları açıklamalardan bu işbirliğinin güçlü bir boyutta olduğu görülmüştür.

Türkiye’nin SMO (ÖSO) ile işbirliği yaptığı ve koordineli hareket ettiği de bir gerçektir.

HTŞ’yle SMO’nun da başından beri koordineli hareket ettiği malumdur.

Burada anlaşılamayan husus, HTŞ operasyonunda YPG’nin bazı yerleri HTŞ’ye devretmesidir. Bu durum aralarında bir işbirliği olmasa da bir diyalog olabileceğini düşündürebilir. Ancak bu durum HTŞ’nin, Suriye’de hükümet kontrolü dışında silahlı bir güce izin verilmeyeceği açıklamasının ortadan kalktığı anlamı da taşımaz.

Burada sorun olarak iki güç kalmaktadır. Bunlardan biri SDG/YPG, diğeri de İsrail ve onunla birlikte olan güçlerdir.

SMO, SDG/PYD’ye karşı harekât yapmakta olup, Tel-Rıfat ve Fırat batısı Münbiç’te kontrol sağlamıştır. ABD’nin etkisiyle uygulanan ateşkes sona ermiştir. Fırat doğusu ve batısı arasında karşılıklı atışlar vardır. Kobani harekâtı ise her an başlayabilir.

***

- Gelişmeler Türkiye için durumun, artık Fırat’ın doğusu-batısı anlayışının çok daha ilerisine gittiğini göstermektedir.

- Suriye geçici hükümeti Türkiye başta, ABD ve batı tarafından destek görmektedir.

- Türkiye’nin geçici yönetimle işbirliği üst düzeydedir. Ülkenin yeniden yapılanmasında ve inşasında etkili olacağı anlaşılmaktadır.

- Suriye yeni yönetiminin gerek şekil gerek se anlayış olarak değişim içinde olduğu ve uluslararası kamuoyuna olumlu mesajlar vermeye çalıştığı görülmektedir.

- Türkiye bu süreçte dikkatli olmalı, ilişkileri abartmamalıdır. Yeni yapılanmada HTŞ yönetimiyle ve SDG/PYD’yle komşu olma ihtimalinin yüksek olduğunu, SDG’nin nasıl bir formatta kalacağının henüz belli olmadığını, HTŞ ve muhaliflerin aslının cihatçı görüşe sahip olduğunu ve zaman içinde Afganistan’daki Taliban’a benzemeyeceğinin garanti edilemeyeceğini dikkate almalıdır.

- Trump’ın Türkiye için söylemlerinin samimi olabileceği, ancak ihtiyatlı davranılmasının ve arka planının da dikkate almasının faydalı olacağı değerlendirilmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları