Şimon Peres'in basın danışmanları ve akıllı gazeteciler!
Mithat Bereket, İsrail’in kurucu Cumhurbaşkanı Ben Gurion’un İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olduğunu hatırlatınca Şimon Peres, “Evet, Türkiye’de milletvekili olmak istiyordu. O zamanlar milletvekili olursa beni de yanına alır umudundaydım. Sonra İsrail kurulunca çok genç yaşıma rağmen beni bakan yardımcısı yaptı” dedi.
Aslında Peres’in Türk parlamentosunda milletvekili danışmanı olmasına gerek yokmuş. Türkiye ziyareti için öyle planlamalar yapılmış ki, başta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olmak üzere bütün Dışişleri Bakanlığı seferber olduğu gibi, TBMM Başkanlığı da kendisini konuşma yapmak üzere davet etti.
Peres ile aynı anda Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas da geliyor. İsrail-Filistin barışı için Türkiye arabuluculuk yapıyor. Gül, Peres ve Abbas Çankaya’da buluşacak. Sonra da TOBB yemeğinde biraraya gelecekler. Peres de Türkiye’nin arabuluculuğundan memnun olduğunu söylüyor.
* * *
Tabii basın da bu gelişmelere Dışişleri ile birlikte hizmet ediyor. Haftalar öncesinden Peres ile randevular alınmış, görüşmeler yapılmış, tam ziyaret sırasında yayınlanıyor.
Nitekim Erdal Güven, Peres’in TBMM’deki konuşmasına büyük önem verdiğini belirtirken şöyle
diyor:
“Geçen çarşamba günü Kudüs’teki başkanlık sarayında, Sabah’tan Nur Batur’la birlikte kendisiyle yaptığımız söyleşiye kendi ifadesiyle ‘eşi benzeri görülmemiş bu davet’le girdi.”
Perez, Başbakan Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün geldikleri siyasi çizginin bugün ne anlam taşıdığını de şöyle değerlendiriyor:
“Erdoğan ve Gül, Türkiye’nin geçmişindeki bir çelişkiyi, Türkiye’nin yeni geleceği için bir açılıma çevirdi. Şu anda bulundukları konumlara farklı bir yoldan geldiler belki, ama hiçbir zaman istikametlerini kaybetmediler. Zaten sorun, nereden geldiğiniz değil, nereye gittiğiniz...”
Sahi Gül ve Erdoğan nereden geldiler, nereye gidiyorlar?
* * *
Peres, fırsat bulmuşken İran’a yüklenmeyi de ihmal etmiyor. Ahmedinecad’ın imparatorluk peşinde olduğunu söylüyor. Gazeteciler, kendisine İsrail’in ne peşinde olduğunu sormuyor. Böyle bir soru sormaları, mümkün değil, çünkü işlerini kaybedebilirler.
Zaten, “akıllı gazeteciler” İsrail ve ABD’deki Türkiye’yi ilgilendiren gelişmeleri, hem Amerikan ve İsrail basınından hem de Türk Dışişleri’nden önceden öğrenerek, buna göre vaziyet alıyorlar. Biliyorlar ki Amerikan ve İsrail politikaları doğrultusunda takipçilik yaparsanız, Türk basınında iyi mevki ve iyi para kazanırsınız.
Perez gazetecilere anlatıyor: “Bir keresinde Özal’a sormuşlar, Ortadoğu sorunuyla neden bu kadar çok ilgileniyorsunuz’ diye. Şöyle cevap vermiş: ’Sorunu iyi öğrenmem lazım ki günün birinde bir yemeğe davet edildiğimde şunu önceden bilebileyim: Beni konuk listesine mi koyacaklar yoksa yemek listesine mi...’ Tabii ki biz de hiçbir zaman yemek listesinde yer almak istemeyiz.”
Peki, Afganistan ve Irak’ın işgaliyle başlayan, MOSSAD’ın geliştirdiği Büyük Ortadoğu Projesi hangi ülkeleri yemek listesine almıştır? Türkiye dahil, 22 İslam ülkesini değil mi? Gazeteciler bunu da soramaz. Çünkü o zaman evlerindeki yemek listesi küçülür!
* * *
Bu sebeple Banu Güven de “Heyecanlı mısınız peki? Çünkü Meclis’te konuşma yapacak ilk İsrail Cumhurbaşkanı siz olacaksınız?” diye sorabilir! Ardından gelecek olan sorular da ısmarlamadır!
“Meclis’te nasıl bir mesaj vermeyi planlıyorsunuz? Bize biraz konuşmanızın ana hatlarından bahsedebilir misiniz?” gibi!
Sanki soruları, Peres’in basın danışmanı hazırlamış diyeceksiniz biliyorum! Gazetecilik kolay iş değil!
Perez, “İsrail uçaklarından düşen yakıt tanklarını oraya rüzgâr mı taşıdı, bilemiyoruz. Rüzgârı suçlayamayız tabii. Ama yine de başbakanımız bu konuda özür dileme kararı aldı” diye, dalgasını da geçti!
Türk medyasını İsrail muhibliği seviyesine de rüzgâr taşıdı herhalde!