Sıkıyönetim veya darbe uygulamaları!
Sosyal medya uygulamaları, artık bütün dünyada haberleşme alanıdır. Dolayısıyla, sosyal medya uygulamalarına “bant daraltmak” gibi kısıtlamalar getirmek, halkın haberleşme hakkına yapılmış bir saldırıdır. Haberleşme gibi seyahat özgürlüğü ve protesto etme hakkı da kısıtlanamaz. Bu kısıtlamalar, anayasal düzene karşı bir saldırıdır.
Savaş hali ilan edilmemiştir, sıkıyönetim veya olağanüstü hal uygulaması da yoktur, öyleyse haberleşme, seyahat ve protesto etme haklarına yönelik kısıtlamaların tamamı Anayasal hakların devlet şiddeti kullanılarak ortadan kaldırılmasıdır.
***
Diğer taraftan, cumhurbaşkanlığı adaylığı için hazırlık yapanlara yönelik diploma iptali ve gözaltı gibi uygulamalar da sadece kişilerin değil, halkın seçme seçilme hakkına da müdahale etmek anlamına gelir. Bu da Anayasal düzenin yok edilmesi demektir.
Birkaç gündür Türkiye’de süren uygulamaların tamamı için darbe girişimi denilmesinin sebebi Anayasal düzene yapılan müdahalelerdir...
Bu tür uygulamalar, Anayasal düzenin rafa kaldırıldığı sıkıyönetim veya darbe dönemlerine özgüdür... Meclis’ten sıkıyönetim kararı çıkmadığına göre, Anayasal haklara yapılan saldırılar, darbe girişimidir.
***
Sosyal medya uygulamalarına getirilen bant daraltması kısıtlaması, ifade özgürlüğünün de fiilen ortadan kaldırılmasıdır... Çünkü bu uygulamalar, daha çok halkın görüşlerini ifade ettiği platformlardır.
Gerçi “pandemi” döneminde halkın ifade ve haberleşme özgürlüğüne müdahale eden, doğrudan sosyal medya platformlarıydı ama devletlerin hukuk sistemleri buna karşı ses çıkarmadı... Üstelik bugün bile X, yapay zekâ programları kullanarak bazı İnternet sayfalarının görünürlüğünü, bulunabilirliğini yüzde 90 oranında düşürmüş, böylece reklam gelirlerini de aynı oranda azaltmıştır. Bu da evrensel hakların ihlalidir.
Yine İsmail Saymaz örneğinde olduğu gibi gazetecilere de “önleyici tutuklama” uygulamak, sadece basın özgürlüğüne değil, genele olarak insan hak ve hürriyetlerine saldırı sayılır. İsmail Saymaz gibi gazeteciler, ancak gerçeklerden korkanlar için tehdittir.
Bir toplumsal olay sırasında telefonla görüştüğü kişilerden dolayı bir gazeteci, bir muhabir sorgulanamaz.
***
Bu hukuk dışı düzen, YSK’nın, referandum sürerken mühürsüz oyları geçerli sayması ile kurulmaya başlandı. Öyle ki oylamadan sonra “Atı alan Üsküdar’ı geçti” bile denildi...
Aslında milletin hukukuna müdahale, Türk ordusuna yapılan müdahale ile başladı... Türk ordusuna Ergenekon, Balyoz ve Casusluk kumpaslarını kuran, FETÖ yargısı, FETÖ polisi oluşmasına yol veren siyasi iktidardır, başkası değil. Subaya kumpas kurmak, millet egemenliğine kumpas kurmaktır. Nitekim 15 Temmuz’daki FETÖ kalkışması da Türk ordusunu yıpratmak ve aşağılamak için kullanıldı... Millet egemenliğine kumpas da bu sayede kuruldu... Meclis’in yerini tek adam aldı...
***
Biz, 13 Temmuz 2009'da ve 11 Mart 2023’te “Subayın şerefi ve milletin şerefi” hakkında Atatürk’ün sözlerini hatırlatırken, derdimiz, militarizm yapmak değil, “halkın şeref ve namusunu koruyabilmesi, milli ordunun sağlam durmasına bağlıdır” gerçeğini göstermekti...
Atatürk subaylara diyor ki:
''Millet, bağımsızlığının muhafazasından ibaret olan hayati gayesinin teminini, ordudan, ordunun ruhunu teşkil eden subaylardan bekler. İşte subayların yüce olan vazifesi budur.
Allah göstermesin milletin bağımsızlığı ihlâl edilirse bunun vebali subaylara ait olacaktır.
Şahsi ve hususi itibarıyla da subaylar, fedakârlar sınıflarının en önünde olmak mecburiyetindedir. Çünkü düşmanlarımız herkesten önce onları öldürür. Onları aşağılarlar ve hor görürler.
Hayatında bir an bile olsa subaylık yapmış, subaylık izzetinefsini, şerefini duymuş, ölümü küçümsemiş bir insan, hayatta iken düşmanın tasarladığı ve reva gördüğü bu muamelelere katlanamaz.
Onun yaşamak için bir çaresi vardır; şerefini korumak! Halbuki düşmanlarımızın da kastettiği, o şerefi ayaklar altına almaktır.
Dolayısıyla subaylar için ya istiklâl, ya ölüm vardır. Fakat arkadaşlar ölmeyeceğiz, bağımsızlığımızı muhafaza ederek yaşayacağız ve milletimizi daima bağımsız görmekle bahtiyar olacağız!''
***
Subayların şerefini ayaklar altına alanlar, bu sayede, milletin şerefini de ayaklar altına almıştır... Anayasal düzenin koruyucusu olan ordu yıpratıldı ki, rejime sahip çıkamasın! Yalnız Türkler ordu millettir, gerektiğinde derhal ordulaşır. Zaten Türk İstiklalini ve Türk Cumhuriyeti’ni müdafaa ve muhafaza etmek, sadece ordunun değil bütün Türk Gençliğinin birinci vazifesidir.
ABD’den AB’ye “Türk ordusunu kullanın” mektubu!
Sıkıyönetim veya darbe uygulamaları!
İktidar aslında kendi hukukunu askıya aldı!
Kurucu önder ve yıkıcı önder!
Pisliğe bulaştırmakta Sun Tzu yöntemleri...
Özal’ın kitabı ve CIA operasyonu...
Türkiye, AB'nin ordusu olur mu?
Suriye’ye kim hükümdar oldu?
Mezhep savaşı tuzağına düşmek!
Suriye’deki anlaşmanın analizi!









