Sezaryenle doğan partiler yaşamıyor!

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, TBMM Genel Kurulu’nda milletvekillerinin sözlü sorularını cevaplandırırken, yüzde 40 olan sezaryenle doğum oranının kabul edilemez olduğunu, bunu mutlaka azaltacaklarını belirterek, “Devlet hastaneleri, sezaryen oranları açısından en düşük orana sahip. Özel hastanelerde bunun yüzde 60-80’lere çıktığını görüyoruz. Bu işi yapan kuruluş ve hekimlere, halkımıza açıkça ifade ediyorum; buna müsaade etmeyeceğiz. Bunun için gerekli tedbirleri aldık, almaya başladık, çok daha ciddi tedbirleri önümüzdeki aylarda almaya devam edeceğiz” dedi.

* * *

22 Eylül 2008 tarihinde NTV’den Fatih Aça, konuyu incelemiş ve “Türkiye’de sezaryenle doğum oranı yüzde 40.8’e çıktı, Dünya Sağlık Örgütü’ne göre bu oranın yüzde 20’yi aşmaması gerekiyor. Artışın nedenleri ise tüketim kültürü, tüp bebeklerin çoğalması ve doktorların kendilerine zaman yaratma isteği” tespitini yapmıştı.
Haberde şu bilgiler de verilmişti:
- Sağlık Bakanlığı sezaryen oranlarının düşürülmesi amacıyla fazla sezaryen yapan doktorları üç ay eğitime almayı planlıyor.
- Sağlık Bakanlığı verilerine göre, tüm Türkiye’de 2006 yılında toplam doğum oranı 706 binken, bunun 288 binini, yani yüzde 40.8’ini sezaryenle doğum meydana getiriyordu. 2007 yılında ise toplam 766 bin doğum gerçekleşti. Bu doğumlarda ise 251 bin anne, yani yüzde 32.8’lik bir oran sezaryenle doğumu tercih etti.
- Sağlık Bakanı Müsteşarı Dr. Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu, “Sezaryen, sonradan komplikasyonlarıyla hem çocuğun hem annenin sağlığını ileri hayatlarında olumsuz etkileyecek bir biçim ve bir usuldür. Bunu tıbbi araştırmalar ortaya koymuş durumda. Ve dolayısıyla sezaryenle doğumun teşvik edilmemesi lazım” dedi.

* * *

Diğer taraftan İsveç’teki Karolinska Enstitüsünde yapılan araştırma, sezaryen yönteminin sebep olduğu genetik yapıdaki değişimin şeker, kanser ve astım hastalıklarının görülme riskini artırdığını ortaya koydu. Araştırma sırasında normal doğumla dünyaya gelen çocuklar ile sezaryenle dünyaya gelen çocukların kordon bağından alınan kan örnekleri laboratuvar ortamında tahlil edildi. Her iki gruptaki çocukların kanlarında bulunan al yuvarlarda farklılıklar olduğu, bu farklılığın da DNA’larda değişime sebep olduğu belirlendi.
Prof. Dr. Michael Norman, “Doğum sırasında bazı genler aktif, bazı genler pasif hale geliyor. Doğumdaki stres de bunu etkilediği için sezaryenle doğan bebeğin DNA’sı değişiyor. Araştırmalarda, sezaryenle doğan bebeklerde DNA değişiminden dolayı bu bebeklerin kanser, şeker ve astıma yakalanma ihtimallerinin daha yüksek olduğu ortaya çıkıyor” dedi.

* * *

Bütün doktorlar, sezaryen yönteminin ileride önemli hastalıklara yol açabileceğini, çünkü bebeğin bağışıklık sistemi zayıf olarak doğduğunu biliyor.
Aslında Türkiye sezaryen yöntemini siyasette de uyguladığı için içinden çıkılmaz sorunlar yaşıyor. 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1998 ve 27 Haziran 2007’de ülkenin siyasetine darbe, muhtıra, postmodern darbe ve sanal darbe gerçekleştirildi.
Darbelerden sonra kapatılan partilerin yerine kurulan Adalet Partisi, Anavatan Partisi ile Adalet ve Kalkınma Partisi gibi bebeklerin genetik yapıları değişime uğramıştı.
Nitekim Adalet Partisi ve Anavatan Partisi bugün yok. Milli Nizam, Selamet ve Fazilet Partileri yok! AKP de olmayacak!
Veya AKP yaşarsa Türkiye diye bir ülke kalmayacak!

Yazarın Diğer Yazıları