Sebep Gül mü Bahçeli mi?
Abdüllatif Şener, önemli açıklamalar yaptı. Şener, 22 Temmuz seçimlerinden sonra Tayyip Erdoğan’ın “Böyle bir süreçte sen bireysel tutkularından fedakarlık yap, ben ülkem adına Cumhurbaşkanı adayı olmuyorum deyiver” diyerek, kararı Abdullah Gül’e bıraktığını ancak bunun gerçekleşmediğini söyledi.
Peki Abdullah Gül, bu cesareti kimden alıyordu?
O günlerin haberlerini hatırlayalım. AKP’nin cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül, muhalefet partilerini ziyaret ediyordu. Gül, Devlet Bahçeli ile görüşmesinde MHP’nin tavrının demokratik sürecin önünü açtığını ve bu tutumu takdire şayan bulduğunu belirtti. Bahçeli de “22 Temmuz sonrası oluşan Meclis tablosundan hareketle parti grubunuz arkanızda durursa en geç 3. turda seçilirsiniz” diye konuştu.
Bahçeli, bu görüşünü kamuoyuna açık olarak da tekrar etti.
Bahçeli, bu şekilde görüş bildirince Tayyip Erdoğan’ın elini kolunu bağlamış oldu. Abdullah Gül’e “aday olma” diyemedi. Dese, Abdullah Gül “MHP bile adaylığımı önlemeyeceğini söylüyor. Önümde hiçbir engel yok. Bu durumda kendi partim neden arkamda durmuyor” diyecekti. Zaten Gül, böyle bir durumda partiden istifa edeceğini de belli etmişti.
* * *
Sonuçta ne oldu. Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı seçildi.
AKP, Cumhurbaşkanı’nın onaylarıyla devlet içinde kadrolaşmasını hızlandırdı. Ve Avrupa’nın dayattığı yargı reformu gündemdeyken, kapatma davası açıldı.
Bugün aklı eren herkes, kapatma davasının ardında Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesi bulunduğunu görüyor.
AKP, Cumhurbaşkanlığını fethedilmesi, düşürülmesi gereken bir kale olarak gördüğü için MHP’nin desteğiyle bu emeline nail olunca pervasızlaştı. Kendisini milli irade olarak göstermeye çalıştı. Oysa Cumhuriyetin kuruluş felsefesini tanımayan bir irade milli değil gayrı milli irade olurdu. Zaten kapatma davasının özünde de bu gerekçe vardır.
Mehmet Ali Kışlalı, “Sebep Gül” başlıklı yazısında Şener’in açıklamalarına değindikten sonra “AKP’nin içine düştüğü kaosun başlangıcı işte bu olay oldu” diyor ve Erdoğan’ın Genelkurmay Başkanı ile görüşmesini, 100’den fazla milletvekilini aday listesine koymamasını, seçimden hemen sonra yaptığı olumlu konuşmayı ve Cumhurbaşkanlığı seçimi için diğer partilerle temaslarda bulunmayı vaat etmesini hatırlattıktan sonra “Bütün bu tavır Erdoğan’ın Gül’den yana değil, şahsında tüm ülkeyi kucaklayacak, seçildiğinde kimi çevrelerde büyük tepki yaratmayacak bir cumhurbaşkanından yana olduğunu gösteriyordu. Ama bu beklenen olmadı. Gül, parti içindeki bir aşırı grubun da özendirmesiyle adaylığında ısrar etti. Erdoğan, Gül’ün sergilediği bu güç gösterisi karşısında, MHP’nin akıl almaz katkı yapan politikasını da görünce geri adım attı” değerlendirmesini yapıyor.
Türban meselesi, kapatma davasının açılmasında son noktaydı. Esas sebep, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı için oluşturulan baskıdır!
* * *
Abdullah Gül, Bahçeli’nin desteğiyle Çankaya’ya çıktı ama iktidar partisi aleyhine kapatma davası açıldı ve Türkiye gergin bir atmosfere sahip oldu! Sonuç iyi mi oldu?
İyi oldu diyorsanız, mesele yok! İyi olmadıysa sorumlulara bir diyeceğiniz olmalı?