Rusya neden Kamışlı'yı seçti!
Türkiye'nin sınırlarını geçen uçakları düşürmesi üzerine Rusya'nın her tür tepkileri sürerken şimdi de Kamışlı'yı istila planları ötesinde çok tehlikeli gelişmeleri getirmesi bekleniyor.
Öteden beri, Rusya'nın Orta Doğu'da bir "ham hayal" peşinde olduğu biliniyor.
Lazkiye Üssü'nün yanı sıra önce Suriye'de bir kara parçası daha ele geçirilen Rusya'nın bu dehşet verici ve sinsi planı şimdi de kendini Kamışlı da gösteriyor.
Serin kanlı gözlemcilerin bile aylar önce "tahmin" ettiği tehlike ne yazık ki "sinsi" bir şekilde gelişiyor.
Rusya'da Kamışlı'daki "fiili durum" yaratma operasyonunun tamamen bir "toprak kazanılımı" veya bir avantaj olması sınırımıza dayanması ve en önemlisi zaten her şeyi açıklıyor.
Mardin'nin Nusaybin ilçesine komşu olan ve hatta bazı yapıları bile çıplak gözle görülebilen Kamışlı'ya 50 yıl kadar önce gitmiş bir gazeteci olarak, o sıralarda ortaya atılan "petrol var" iddialarının sonradan gerçekleşmesi ve şimdi de Rusya'nın buraya göz dikmesi galiba sadece Türkleri şaşırtıyor.
Anlaşılan odur ki, bulunan petrolün 2013 te çıkarılmasına son verilmesi Rusya'ya yeniden üretim iştahı veriyor.
Üstelik, Kamışlı'nın hem Türkiye'ye hem Irak'a ve Körfez Ülkeleri'ne çok yakın olması stratejik değerini arttırıyor.
Nerden bakılırsa bakılsın, Rusya'nın Kamışlı stratejisi çok önemli gelişmeleri beraberinde getirmeye namzet bulunuyor.
Zaten Rusya'nın Türkiye ile sınır komşusu olması bütün hesapları, planları ve projeleri alt üst ederken endişeler de doğuruyor.
Uzun yıllardan beri, Türkiye ile bir kara sınırı olmasına can atan Rusya'nın, Suriye'yi koruma şemsiyesi altında bu stratejik arzusuna geliştirme yani Kamışlı gibi hamlelerini yabana atmamak gerekiyor.
Aslında; içinde Türkiye'nin de dahil olduğu ülkeler tarafından, Orta Doğu'ya "şırınga" edilmek istenen "Arap Baharı" mikrobunun son üretmesi bununla bitmiyor.
Son günlerde, Tunus'ta rejim alehtarı gösterilerinin çoğalması; yeniden ürküntüyor.
Hatta, artık haritaların da değişmesi, yeni devletçiklerin ortaya çıkması bekleniyor.
Orta Doğu'da son duruma şöyle bir bakıldığında; hiçbir ülkenin hatta hiçbir örgütün kesin kazanç içinde olduğu söylenemiyor.
Aksine, Libya'nın parçalanmasının yanı sıra öncelikle Irak ve Suriye'nin en azından üç devlete ve sayısız bölgelere ayrılması korkusu yaşanıyor.
Bu arada ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'in İstanbul temaslarının, Türkiye'ye "uyarı" niteliği taşıdığı da kendiliğinden anlaşılıyor.
Gerek yaptığı toplantılarda görüştüğü kişiler gerek resmi temaslarda Biden'in sözleri ve istekleri her şeyi anlatıyor.
Öte yandan, İran'ın da Şii gücünü yitirmemesi, ve çok uzun yıllar süren ambargodan kurtulması gündemi daha da ısındırıyor.
Ne var ki İran'ın satışı serbestleştiği için petrol üretimini daha çok arttıracağı da bekleniyor.
Bu yeni gelişme petrol fiyatlarını daha da düşüreceğinden Rusya'nın büyük kayıplara uğrayacağı hesaplanıyor.
Zaten, başta ABD olmak üzere bazı süper devletler, gelişmeyi böyle istiyor ve yönlendiriyor.
Mustafa Koç'un ardından
Dün dualar ve göz yaşlarıyla ebediyete uğurladığımız Mustafa Koç'a, Yüce Allah'tan gani gani rahmet, kederli ailesine, milletimize sabır ve baş sağlığı dilemek bir görev oluyor.
Dedesi rahmetli Vehbi Koç, babası Rahmi Koç ve kardeşi Ali Koç'u yakından tanımanın "duygusu" altında "elemimiz" daha da derinleşiyor.
Her şey den önce, kardeşimiz ve eşinin trafik kazasında vefatından sonra, Rahmi Koç'un gönderdikleri "taziye" mektubunun belleklerde ye aldığını belirtmemiz icap ediyor.
Genç yaşlarda "veda" etme, geride kalanları daha da üzüntüye gark ediyor.
Ne var ki Yüce Allah'tan "rahmet" dilemekten başka elden hiç bir şey gelmiyor.
Yıllar önce, "Kutsal Topraklar"da karşılaştığımız Koç ailesi ile eda ettiğimiz "hac farizası"nın sevaplarından, inşallah yitirdiklerimizin ruhları da nasipleniyor.