Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Rum-Yunan ikilisi haddini aştı

Gün ve an yok ki bu ikili, Türkiye ve Türklük aleyhinde bir faaliyette bulunmasın. Ezeli düşmanlık, bunların doyumsuz egolarını kontrol edememesinden kaynaklanıyor.
NATO karargâhlarındaki Yunan subaylar, senelerdir Türkiye karşısında çıkar temin etmek için sürekli fırsat kollamışlar, Türk subayları da, Yunanların ittifak içindeki Türkiye aleyhindeki faaliyetlerini ortaya çıkararak, bunları etkisizleştirmekle uğraşmışlardır. Mücadele aynen devam etmektedir.
Yine bu ikili, Türkiye'nin AB'yle ilişkilerini, kendilerinin üye olmasının verdiği avantajı istismar ederek baltalamakta, haksız ve doyumsuz taleplerini gerçekleştirmek için kullanmaktadır.
Maalesef Batı da, bu ikiliye destek vermekte ve haksız taleplerinin arkasında durmaktadır. Yunanistan'ın kurtuluş yıldönümüne Batılı ülkelerin katılımı ve verdikleri mesajlar malumdur. Türkiye'ye karşı tek başına gücü yetmeyen ve zaten "şımarık" lakabıyla da anılan bu ikili, Batı'dan aldığı güçle iyice şımarmıştır.

Miçotakis'in itirafı

Yunan Başbakanı, hükümetinin, Atina ile Ankara arasındaki ilişkileri, AB'yle Türkiye arasındaki ilişkileri belirleyici hale getirmekte başarılı olduğunu söyleyerek, Türkiye-Yunanistan arasındaki sorunları, Türkiye-AB arasındaki sorunlara dönüştürdüklerini itiraf etmiştir.
Arkasını ABD ve AB'ye dayayan Miçotakis, Ankara'nın Brüksel ile ilişkilerinin meyvesini alabilmesinin Yunanistan ve Kıbrıs'la gerilim yaratmamasına bağlı olduğunu ifade ederek Türkiye'ye gözdağı vermeye de kalkmıştır.

Floros da geri kalmıyor

Floros, Türkiye'nin 1995'de Yunanistan'ın Ege'de kara sularını genişletmesi halinde "casus belli" olarak ifade edilen "savaş sebebi" kararını ciddiye almadıklarını söylemiş ve Yunanistan'ın kara sularını genişletme hakkının saklı olduğunu savunmuştur.
Yunan Genelkurmay Başkanı Konstantinos Floros'un, "Türkiye'den şikayetçi olan tek ülkenin kendilerinin olmadığı, Türkiye'nin bölgede bir provokatör gibi hareket ettiği, Doğu Akdeniz'de ortak istikrarsızlık paydası olduğu ifadeleri", haddini aşan açıklamalardır. Hele "bu durumun hem kendileri, hem de bölge için çok iyi olduğu ve Yunanistan'ın daha iyi anlaşılmasına imkân sağladığı" ifadesi ise tam bir garabettir.
Floros'un bu cesareti nereden aldığını "ABD'nin kendilerini başka bir bakış açısıyla görmesinden sevinçli olduğunu, Yunan-ABD ilişkilerinin en yüksek seviyeye geldiğini, Doğu ve Orta Akdeniz'de istikrarın sağlanması için ABD desteğini arzuladıklarını, Yunan silahlı kuvvetlerini güçlendirmenin ABD'nin çıkarına olduğunu" söylemesinden anlamak mümkündür.

Yunanistan umursamıyor

Türkiye, kendi bekası için, ABD'nin Rusya'yı Karadeniz'den kuşatma/sıkıştırma stratejisine fazla imkân tanımamaktadır. Bu nedenle ABD'nin, Yunanistan'ı ön plana çıkarıp her türlü desteği sağlaması, görülüyor ki Yunanistan'ın ayranını fazla kabartmıştır. Ancak Yunanistan, ABD'ye sağladığı aşırı imkânlar sonucunda adeta işgale uğramış durumdadır.
Yunanistan'ın tarihten ders almadığı anlaşılmakta, onurunun ve egemenliğinin sorgulanır hale geldiğini dahi görememektedir.

GKRY lideri de aynı frekansta

GKRY'de, terör örgütü EOKA'nın 66'ncı yıl dönümü törenlerle kutlanmış ve anısına pul bastırılmıştır. GKRY lideri Anastasiadis de Kıbrıslı Türkleri acımasızca katleden bu terör örgütünü "EOKA savaşçılarına hayranlık ve saygı duyarak, vatanımızın Avrupa ailesinde yeniden birleşeceği güne kadar çalışacağımızın sözünü veriyoruz" diyerek övmüştür.
Bu durum, Kıbrıs'ta Türklere olan düşmanlığın itirafıdır. Kıbrıs'ta egemen iki devletli çözüm istediğimizin de gerekçesidir. "Kanlı Noel" ve "banyo katliamı" unutulmamıştır. Türklerin adadan temizlenmesinin başlangıçtaki mimarı da İngiltere'dir. Ölen İngiltere kraliçesinin kocası Philip'in, Anadolu'yu işgal eden ve köyleri yakıp yıkan, Türkleri katleden Yunan birliklerinin komutanı Yunanistan Prensi Andreas'ın oğlu, yani Yunan/Rum olduğu da bilinmelidir.
Zihniyet değişmemiştir. Bu nedenle 27-28 Nisan'da yapılacak 5+1 Kıbrıs görüşmelerinden bir şey beklenemez. KKTC'ye sahip çıkılmalıdır.

Her krizi fırsata çevirme peşinde olan bu ikiliye ve onları destekleyenlere taviz verilmemeli, müsamaha gösterilmemeli, yapılanlar ve verilenler de geri alınmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları