Reel sektör de zora girdi
İktisat tarihinde millî parada kriz yaratmak yoluyla ekonomide istikrar sağlama politikası, ilk defa Türkiye''ye nasip oldu.
Türk Lirası dolara karşı dünyada en fazla değer kaybeden para oldu. O kadar ki kriz içinde olan Arjantin Pesosundan daha fazla değer kaybetti.
* 2018, 16 Aralık''ta bir dolar 38,14 Arjantin Pesosu idi. 16 Aralık 2021 tarihinde 101,82 Arjantin Pesosu oldu. Bu 3 yılda bir dolar almak için üç yıl öncesine göre 2,6 kat daha fazla peso ödemek gerekir. Yani peso değeri dolara karşı yüzde 62,54 oranında değer kaybetti.
* Aynı üç yılda, dolar/TL kuru; 5,36''dan, 15,16''ya yükseldi. Yani dolar almak için 3 yıl öncesine göre 2,83 kat daha fazla TL ödemeniz gerekiyor. Bu üç yılda dolara karşı TL, yüzde 64,64 oranında değer kaybetti.
* Özetle TL, kriz ülkesi Arjantin Pesosundan daha fazla değer kaybederek, dünyanın en fazla ve en hızlı değer kaybeden parası oldu.
* Aynı dönemde TÜFE olarak fiyatlar 1,53 kat arttı.
Yüksek kurun ilk etkisi, ihracatın artması oldu. İthalatın azalması oldu. Ama ithalatta azalma yatırım ve tüketim malı ithalatının kısılması ile oldu.
Ancak; ihracat artınca toplam ithal girdi oranı da arttı. İthal girdi finansmanı da zorlaştı. Zira yurt dışı tahvillerde iflas risk primi 517 baz puana yükseldi. Firmalar daha pahalı dış borç bulabiliyor. İçeride de kur artışı enflasyondan yüksek olduğu için, üretici deposuna aynı malı koyamayacağından korkuyor. Bu şartlarda özel sektör üretimini kısar veya bazı firmalar sıkıntıya düşer.
Öte yandan ilaç fabrikalarında Sağlık Bakanlığı dolar kurunu 4,70 olarak kabul ediyor. İlaç fabrikaları bakanlığın kapatma tehdidinden korkarak üretimi durdurmaz ve fakat üretim seviyesini düşürür.
İç üretimde ve ithalatta düşmenin bazı mallarda şimdiden etkisi görülmeye başlandı. Söz gelimi firmalar şeker bulmakta zorlanıyor. İç üretim yetersiz olduğu için şeker sıkıntısı var. Basım evleri kağıt bulamıyor. Kitap basamıyor.
Nereden bakarsak bakalım, ilk sonuç değersiz TL''nin özel sektör üstündeki etkisi üretimde düşme şeklinde olacaktır.
İkincisi; özel sektör de dış borçlarını çevirmekte sıkıntıya girecektir.
Döviz borçlarında bir yıl içinde ödenecek borçlar önemlidir. Özel sektörün vadesi gelen ve kısa vadeli, bir yıl içinde ödemesi gereken dış borcu 42,2 milyar dolardır. Geçen sene Aralık ayında 7,72 olan dolar kuru şimdi 15,20 oldu. Yani arada 7,48 lira fark var. Özel sektörün dış kredi karşılığı bir yılda 315,6 milyar lira arttı. TL gelirinin aynı oranda artması imkansız olduğu için, birçok firma zora girebilir.
Halen bazı firmalar gümrükten mal çekme konusunda sıkıntı yaşıyor.
Öte yandan içeride bankalara döviz borcu olan bazı firmalar ihracatçı değil. Ya bankadan doğrudan döviz kredisi aldılar veya banka borçlarını yeniden yapılandırma sırasında bankalar alacaklı oldukları TL borçlarını sağlama almak için dövize çevirdiler.
Dün Merkez Bankası, Gösterge Faizini yüzde 15''ten yüzde 14''e indirerek, kaosa körükle gitmiş oldu. Bundan sonra olacaklar;
* Enflasyon artmaya devam eder.
* Üretimde daralma ve büyümede düşme olur.
* İflaslar ve işsizlik artar.
* Türkiye''nin dış borçlarında temerrüt riski daha da artar.
İktisat politikaları iki tarafı kesen bıçak gibidir. Şimdi iktidarın faiz politikasının ters tarafının daha fazla kestiğini yaşayarak görüyoruz.
Altı ayda krizin düzeleceğini bekleyen iktidar, altı ayda ortada ekonomi kalmayacağının farkında değil. Gidişat iyi değil ve işin içinde anlayamadığımız başka senaryolar var.