Plastik yağmuru ve hastane turizmi!
Tayyip Erdoğan, Kandilli Bilim Teknoloji ve Araştırma Binası açılış töreninde yaptığı konuşmada, "Bizim kendi vatandaşlarımızın sağlığını korumanın ötesinde bölgemizin ve dünyanın en önemli sağlık hizmetleri merkezi olma hedefimiz de var. Önümüzdeki yıl, inşallah 1.5 milyon yabancı hastaya hizmet vererek küresel sağlık pazarından 10 milyar dolarlık pay almayı hedefliyoruz" dedi.
Erdoğan veya konuşma metnini yazan kişi herhalde "sağlık pazarı" kavramının sevimsiz geleceğini düşünmüş olacak ki söze "vatandaşımızın sağlığını korumak"la başlamış...
***
Bugün, dünyanın en büyük sağlık pazarı, ilaç sektörüdür... Son yıllarda kuş gribi ve domuz gribiyle ilan edemedikleri pandemiyi "korona virüs" ile kazanç kapısı haline getirdiler. Testler, aşı denilen sıvılar, öldürücü dozda deneysel ilaçlarla halkımızın sağlığı korunmuş mu oldu?
Türkiye, bu süreçte sadece "pandemi" için yabancı şirketlere küresel sağlık pazarından almayı umduğu pay kadar para ödemiş olabilir...
Türkiye''nin ilaç ithalatı, 2020 yılında 5.3 milyar dolardı... 2021 rakamları, açık kaynaklarda yok!
***
Sağlık alanında esas olan koruyucu sağlık hizmetleri, gıda güvenliği, su ve havanın temiz tutulabilmesi, doğanın korunabilmesidir.
Hani türküde "Oy Sürmene yaylası, on beş doktora bedel" deniliyor ya, çevreyi ranta kurban etmezseniz, ormanları kesmez ve yakmazsanız, akarsuları, gölleri, denizleri kirletmezseniz, yılda 10 milyar dolar değil 100 milyar dolarlık ilave bir pazarınız olur!
***
Yeni Zelandalı araştırmacılar, Antarktika''da taze yağan karda ilk defa mikroplastik buldu.
Canterbury Üniversitesi''nden bilim insanları, karla birlikte yağan mikroplastiğin bir pirinç tanesinden biraz küçük olduğunu açıkladı.
Canterbury Üniversitesi doktora öğrencisi Alex Aves ve ekibi, Antarktika''nın 19 bölgesinden numune topladı ve her numunede mikroplastiklere rastladı.
Mikroplastiklerin, Antarktika''daki bilimsel araştırma merkezlerinin etrafında tespit edildiği bildirildi ama çöl tozları gibi uzaklardan rüzgârla taşınmış olabileceği üzerinde de duruluyor...
***
Bu haberden hemen sonra bütün dünyada servise konulan başka bir haberde "Avustralyalı bilim insanları, bir solucan türünün plastik endüstrisinde çokça kullanılan polistireni sindirebildiklerini keşfetti." deniliyor...
Bugün ilaç sektöründe hemen her ilaçta ve bütün kozmetik ürünlerinde kullanılan "polietilen" zararsız sayılıyor ama acaba öyle mi?
Araştırmayı yürüten Dr. Chris Rinke ve ekibi, solucanların bağırsaklarındaki bakteriler tarafından salgılanan bir enzim sayesinde plastiği sindirebildiğini keşfetmiş.
Haber, "Enzim üzerine çalışmalarını ilerleteceklerini kaydeden bilim insanları, solucanların plastik atıkların geri dönüşümünde kilit rol oynayabileceği görüşünde." diye bitiyor...
Yani plastik soluyanlar için solucan enziminden ilaç da üretilebilir...
Bu açıklamalar doğruysa, plastik yağmuruna sebep olan ülkeler, yakında solucan enzimi pazarı kurup milyarlarca dolarlık bir pazar oluşturabilir!
***
Almanya''da eczanelerin dışında, devlet izniyle mineral merkezleri açıldı. 1030 tuz madeni bulunan ülkede faydalı mineraller böyle değerlendiriliyor. Bu merkezlere gidenlere önce kan tahlili yapılıyor, sonra kanında eksik bulunan mineraller, uygun dozda, o kişiye veriliyor. Almanya, tuz madenlerini halk sağlığını korumak için kullanıyor.
Türkiye, tuz madenleri bir tarafa, dünyanın en zengin bitki örtüsüne sahip bir ülkedir. Böyle bir coğrafyada, "sağlık pazarı" oluşturmak niyetiyle otel gibi hastane inşa etmek, bir tercihtir... Yalnız, Türkiye''nin sadece arı ürünleri, her an plastik yutan insanları sağlıklı tutar. Doğal yapı bozulmadan, arı ürünleri yanında dağ kekiği çeşitlerinin, dağ çileklerinin yaban mersinlerinin, yayla çaylarının üretimi de yapılabilir ve dünyanın her köşesine gönderilebilir. İnsan sağlığı da "doğal ürünler pazarı" ile korunmuş olur. Tabii arı gibi çalışmak kaydıyla...