Perşembenin gelişi!
Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere muhalefetin elinde olan birçok büyükşehir belediyesinin kaybedileceğini, riskin büyük olduğunu ilk yazanlardan biriyim… Bugün artık pek çok kişi tarafından paylaşılan bu düşünceyle ilgili gerekçelerimi de sıralamıştım…
Cumhurbaşkanlığı seçiminin hemen ardından, CHP-İYİ Parti ittifakı resmen çatlamadan, şu satırları paylaşmıştım:“Bu seçimin muhalefet aleyhine ağır artçıları olabilir… O da 11 büyükşehir belediyesine sahip CHP'nin bazı belediyeleri kaybetmesidir… Hem yargı mekanizması üzerinden hem de sandık yoluyla, iktidar tarafından devasa hamleler geleceğini görebiliyoruz…
Muhalefete bozgun psikolojisi hâkim olur, ittifak da çatlarsa bu ihtimal biraz daha kuvvetlenecektir… 1989'da SHP/CHP belediye seçimlerinde dönemin iktidarı ANAP'ı ezip geçmiş, İstanbul, Ankara ve İzmir'i almıştı ama 1994 seçimlerinde kendisini ağır bir yenilgi bekliyordu… CHP, İstanbul ve Ankara'yla birlikte İzmir'i bile kaybedecekti…”
***
Bunları söylerken henüz ittifak çatlamamıştı… Önceki günkü İYİ Parti kongresi ve Meral Hanım’ın konuşması, ittifakı artık geride bırakmış oldu… Birlikteyken bile korunması ve yeniden alınması zaten riskli olan büyükşehir belediyelerinin bu yeni gelişmeyle birlikte riski çok daha fazla arttı…
“'Seçmeni doğru okuma, beklenti yönetme, algı oluşturma ve koruma, kaygı giderme, gelecekle ilgili ümit verebilme, seçmeni daha kötüye savrulma korkusundan alıkoyma' gibi siyaset mecburiyetleri hayata geçirilemezse 1994'teki akıbetin önünü kimse kesemez” derken muhalefetteki gidişata göre yorum yapmaya çalışmıştım…
Kaybetmeye doğru yol alan bu ‘mecburî istikamet’ tabelasını seçimlere 9 ay kala değiştirebilmek mümkün mü?
İçine düşülen ağır moral bozukluğu ve kürsü performanslarına yansıyan karşılıklı öfke, bu problemi ‘geçici’ olmaktan çıkarıp ‘kalıcı’ hâle sürüklüyor… Sadece adayların şahsî performansları, popülariteleri, partilerden ve ittifaklardan bağımsız toplumsal algıları bu sürüklenişi -belki- durdurabilir… O da belki!.. Belki de 11 belediye başkanı içinde kaybetme riskini görüp aday olmaktan vazgeçenler bile çıkabilir…
İktidar, şüphe yok ki, 25 yıldır elinde olan İstanbul ve Ankara belediyelerini kaybettiren hatalarını tekrarlamayacaktır… 2019-2024 arasını bir ‘nadas’ gibi görüp bütün güçleriyle bu nadası bitirmek isteyecektir… Karşı bloktaki bozgun psikolojisi ve gittikçe artan dağınıklık, yeni seçimin en büyük motivasyon kaynağı olacaktır…
***
Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra bu konuyla ilgili ilk değerlendirmemin finalini tekrarlayayım: “Çok ağır ekonomik krizler belki bu süreci değiştirebilir… Bunun dışında kamu -özellikle yargı- imkânları, bekletilen dosyalar, üstün propaganda gücü, bu seçimlerin sağladığı motivasyon, muhalefet belediyeleri adına tehlike kapısını aralamış durumda…
Bu akıbeti öngörmek, önceden püskürtücü strateji geliştirmek, kurmay akılla planları ifşa ederek anlamsızlaştırmak, toplumsal destek eşliğinde caydırıcı bir siyaseti hayata geçirmek mümkün mü?
Mümkün olması, 28 Mayıs'ın her yönüyle doğru okunmasına bağlı… Aksi halde büyükşehir belediyelerinin bazıları artık muhalefette olmayacak…”
Ve tabii muhalefet adına bunun çok ağır siyasî sonuçları olacak…