Partilere, geriye dönük sorgulama!

Halk TV’deki Kayda Geçsin programına katılan İyi Parti eski genel sekreteri Aytun Çıray, Tayyip Erdoğan’ın İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener aracılığıyla Millet İttifakı’na sızdığını ileri sürdü. Çıray “Meral Akşener, Recep Tayyip Erdoğan ile dirsek temasındaydı ve 6’lı masadan planlı olarak kalktı” dedi.

Gazeteci Timur Soykan’ın “2019’daki elde edilen başarıdan sonra Cumhur İttifakı tarafından ya da Erdoğan tarafından içeri bir sızma olduğunu mu düşünüyorsunuz? Öyle bir mühendislikten mi bahsediyorsunuz?” sorusu üzerine Çıray şu cevabı verdi:

“İçeride doğrudan doğruya en üst düzeyde sızma olduğunu düşünüyorum. Zamanla elimizdeki bilgi ve belgeler artacaktır. Retrospektif olarak baktığımızda; biz tıpta böyle deriz; bu aşamada teşhisi arttıracak bilgi ve belgelerin yavaş yavaş oluşmaya başladığını görüyoruz.”

***

“Retrospektif bakış”, geriye dönük araştırma demek. Hastalığın sebeplerini bulmak için, sonuçtan hareket edilerek sebeplere ulaşılır. Olayların sebebini anlamak için de geçmişe yönelik soruların cevabı aranır.

“Prospektif yaklaşım” ise belirli bir etkenle karşılaşıldıktan sonra ileriye dönük öngörülerde bulunmaktır.

Yalnız sosyal ve siyasi olaylarda sebep bazen çok basit de olabilir...

***

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise olağanüstü kurultayda aday olmayacağını açıklayan İyi Parti Genel Başkanı Akşener için “Ayrılma kararından vazgeçerek partinin başında olmalı” dedi.

Bahçeli, “Bizden ayrılmış olan bir siyasi partinin bugün tartıştığı konu 27 Nisan'da olağanüstü kongre. Milliyetçi Hareket Partisi 55 yıllık siyasi hayatı boyunca bu tür davranışları yaşamıştır. Ayrışmalar olmuştur fakat sonuç itibariyle MHP ulu çınar gibi ayakta kalmayı başarmıştır. Şimdi önüne gelen aday olmaya çalışıyor. Bunlar en tabii hakkıdır. Fakat çoklu adaylar çoklu bölünmelere de vesile olabiliyor.

Önümüzdeki siyasi istikrarı, siyasi partilerdeki istikrarla ilişkilendirerek sayın Meral Akşener'in ayrışma kararından vazgeçerek partinin başında devamında, onunla beraber aday olmak isteyen insanların etrafında kenetlenerek Türkiye'nin etrafında kenetlenmesi gerektiğini düşünmekteyim.

Geçmişte ilişkilerimiz olan, kardeşliğimiz bulunan, siyasi hareketlerde komşuluk imkânını bulan bu siyasi partinin böyle bir oyuna, tahrike düşmeden kararını vermek suretiyle 27 Nisan'da Türk siyasi hayatındaki faaliyetlerini gözden geçiren olağan kongreyle genel başkan seçeceğine istişareyle partilerini güçlendirmelerini öneriyorum” diye konuştu.

***

Bilindiği gibi İyi Parti, MHP’nin AKP iktidarına tam destek olmasını yanlış bulan partililerin olağanüstü kurultayla mevcut yönetimi değiştirmek istemeleri, toplanan kurultayın devlet tarafından meşru kabul edilmemesi üzerine kurdukları bir partidir. Geriye dönük değerlendirme böyledir ama Bahçeli’nin yukardaki açıklamasından sonra ileride neler olacağına dair tahminde bulunmak da mümkündür...

2002 seçimlerinden sonra da Devlet Bahçeli istifa kararını açıklamış ama partililerin ısrarıyla MHP’nin başında kalmıştı. Daha sonra genel başkan adayı olmak isteyenler, devlet duvarıyla karşılamıştı.

O zamanlar geriye dönük bir sorgulama yapılabilseydi, AKP yerine MHP tek başına iktidar olabilirdi...

Zaten AKP’yi iktidar yapan 2002’deki erken seçim kararını ilk açıklayan Devlet Bahçeli idi. Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasını sağlayan, AKP’nin tek başına iktidarı kaybettiği 7 Haziran 2015 seçiminden sonra da üç ay içinde erken seçim isteyerek “istikrar”ı devam ettiren de Devlet Bahçeli idi.

Yine, ülkenin yönetim sisteminin Tayyip Erdoğan’a göre düzenlenmesi için Anayasa değişikliğini öneren de Bahçeli idi.

***

Bu itibarla, Devlet Bahçeli, “Meral Akşener İyi Parti’nin başında kalsın” diyorsa, laf olsun diye demiyordur herhalde. Öyleyse Aytun Çıray’ın dediği gibi konuya retrospektif olarak bakarsak, bütün bu olayları yeniden ele almak gerekir. Sadece İyi Parti’ye ve Meral Akşener’e bakmak haksızlık olur; bütün partileri ve genel başkanları aynı yöntemle değerlendirmek gerekir.

Türkiye’de siyaset, görünüşte Anayasa ve Siyasi Partiler Yasası’na göre yapılıyor ama gerçekte bütün siyasi partiler devlet kontrolü altında tutuluyor. Bu durumda devleti kim kontrol ediyorsa siyasi partilerin kumandası da onların elinde demektir.

Yazarın Diğer Yazıları