Ölüm bizim işimiz!..
Yazımın konusu başkaydı ama İstanbul'daki depremi yaşayınca ne Suriyeli sorunu ne ekonomi ne de siyaset akla geliyor.
İnsan o anda kendisinden çok sevdiklerini düşünüyor.
1999 depremini ve onun getirdiği travmaları yaşamış bir nesiliz.
Deprem dediğimizde, hele de Marmara Denizi kaynaklı olunca insan ürperiyor.
Dünkü İstanbul depremi sarsıcıydı, korkutucuydu.
Ölmemek, yaşama tutunmak fani canlının en önemli refleksidir.
O yüzden tüm İstanbul dün bu psikolojiye büründü. Muhtemelen bu psikoloji bir süre üzerimizde kalacak.
Kimisi dua ederek yerinden kımıldayamadı, kimisi can havliyle kendisini dışarı attı.
Parklara koşanlar, sevdiklerine ulaşmak isteyenler, telefonlarına sarılanlar…
İlk olarak iletişimde sorunlar yaşandı.
Bağlantı kurulamadı, mesajlar iletilemedi.
Sonrasında sosyal yaşam durma noktasına geldi.
Okulların tatil edilmesiyle birlikte her yerde ufak çaplı bir kaos vardı.
Trafik kilitlendi, insanlar ne yapacağı şaşırmış bir vaziyette sağa sola koşuşturdu.
Allah göstermesin olası bir afet anında halimiz perişan.
Ne yapacağımızı, nasıl davranacağımızı bilemiyoruz.
Binalarımız, yollarımız bakımsız…
Altyapımız ve iletişim kanallarımız sınırlı.
Böyle bir tabloda ölmek gibi zorlu bir eylemle burun burunayız.
Okulların panik halinde tatil edilmesi de aslında hazırlıksızlığımızın ön gösterimi gibiydi.
Toplanma alanlarını bilemiyoruz, "deprem anında neler yapılır" hatırlamıyoruz.
5.8'lik deprem kim ne derse desin hepimizi panikletti.
Bilinçsizliğimiz, binalarımızın depreme hazırlıksızlığını düşünmek daha da ürkütücü…
İstanbul'da ambulanslar bile hastalara zor yetişiyor.
Allah göstermesin büyük bir afette Türkiye'nin toparlanması imkansız olur.
1999 depreminden ders çıkaramadık, buna şüphe yok.
O depremde yıkılan onlarca binanın müteahhitlerinin, yeniden inşaat yapabildikleri bir ülkedeyiz.
Şu saatten sonra da büyük bir zihniyet değişimi olacağını sanmıyorum.
Deprem uzmanı olarak telefonla canlı yayına bağlanan akademisyenlerin yorumlarını dikkatlice dinledim.
Hepsi birbirinden farklı, ama geneli dayanaksız. Fay hareketliliklerini takip etmemişler, Marmara üzerindeki kırılmaları, olasılıkları yorumlayamıyorlar.
Sadece birkaç isim önemli yorumlarda bulundu.
Onlar da sarsıntının, büyük depremin beklendiği fay hattı üzerinde yaşandığını ve tedbirli olunması gerektiğini ifade ettiler.
İşimiz Allah'a kalmış…
Galiba en pratik şekilde "nasıl hayatta kalınır" ve "deprem anında neler yapılması gerekir" metotlarını öğrenmeliyiz.
Bilindiği üzere kolay ölümler bizim işimiz…