Obama bu davayı duymasın!
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, PKK terör örgütünün, başlangıçtan günümüze kadar ABD tarafından, Türkiye’yi meşgul etmek için kullanıldığını, bu desteğin arkasında, Amerikalı bir generalin İncirlik üssünde verdiği brifingde açıkladığı gibi Türkiye, İran, Irak ve Suriye topraklarında Kürdistan devleti kurmak projesinin yattığını, bunun da NATO ve BOP haritaları ile sabit olduğunu resmen açıklasa, ardından Türk ABD ilişkileri bozulsa, ABD yönetimi Türkiye’deki siyasi iktidarı “kendi halkının üstüne bomba yağdıran bir yönetim” olarak ilan etse ve terör örgütü ve yandaşlarını “demokrasi isteyen muhalifler” olarak gösterse, ardından NATO uçakları Türkiye’yi bombalamaya başlasa, Abdullah Gül veya Tayyip Erdoğan, meydana getirilen kaos ortamında, teröristler veya ABD’ye göre muhalifler tarafından yaralı olarak ele geçirilse, oınlara ne yaparlardı?
Libya’daki satılmışlar, Kaddafi’ye ne yapmışlarsa onu yaparlardı büyük ihtimalle?
Peki Türk halkı böyle bir saldırıya karşı ne yapardı?
Bütün Türkler, kanının son damlasına kadar Türkiye’yi, Cumhurbaşkanı’nı ve Başbakan’ı savunur, onları gözü gibi korurdu. Şimdi de koruyor zaten.. İfade etmek istediğim o ki Türkiye’nin iktidarı, “Arap Baharı” denilen Amerikan operasyonuna destek vermek suretiyle, işte böyle bir adaletsizliğin ortağı olmuştur.
***
Bir ara devlet televizyonu marifetiyle, “İran, PKK terör örgütünün iki numaralı adamı Murat Karayılan’ı yakaladı” haberini yaydılar. O kadar iddialı bir haberdi ki, İran’ın tutumunu beklemekten başka çare yoktu. (İran makamları ile temas kursanız, adınızı “İran ajanı”na çıkarabilirler hemen. Amerikan elçisi ile görüşenler ise ülkeyi yönetiyor.)
Meğer İran Dışişleri Bakanı Salihi, anında Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu arayıp, Murat Karayılan’ın yakalandığı haberinin doğru olmadığını bildirmiş.
Biz bunu ne zaman öğrendik? Salihi, Davutoğlu ile birlikte Ankara’da ortak basın açıklaması yaparken.. Fakat bu arada, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Türkiye ile İran’ın arasını açmak için özel mesajlar veriyordu.
Son Çukurca saldırısından sonra da Tayyip Erdoğan’ın PKK’ya destek veren iki ülkeyi suçladığını, bunların da İran ve Suriye olduğunu işleyen gazeteciler var.
Aynı çevreler, PKK’nın içindeki Suriyeli Kürtleri ve son Çukurca saldırısı emrini Suriyeli Fehman Hüseyin’in verdiğini de gündeme getirerek, Türkiye’nin ABD adına Suriye’ye askeri müdahalede bulunmasına haklı gerekçe oluşturmaya çalışıyor.
Suriye’nin geçmişte Abdullah Öcalan’ı ve PKK’yı Bekaa Vadisi’nde barındırdığını hatırlatanlardan biri, orada terör eğitimi almış bir kişi!
Suriye hükümeti, bu konuda masumsa ve ortada büyük bir fitne varsa, hiç beklemeden, Türk Dışişleri’ne bilgi vermekle yetinmeyerek, bütün bildiklerini dünya kamuoyuna açıklamalıdır.
***
Çünkü, biz artık bu gibi konuları gazeteci olarak araştırırken bile tehdit altındayız. Mesela, bu yazıyı yazmadan önce karakola uğradım..
Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, “Kendilerini Olimpos tanrısı gibi görüp, ’ben yaparım’ mantığıyla hareket edenler Türkiye’yi bu noktaya getirmişlerdir. Türkiye’deki terörü Olimpos tanrıları azdırdı” diyerek “İslam’ı irtica diye gösterenler”i suçlamıştı.. Ben de bu ifadeyi yazıya “ayak” olarak almış ve Obama ile Erdoğan’ı eleştirmiştim. Bir AKP’li milletvekilinin “Ona dokunmak ibadettir” sözünü de hatırlatmıştım..
Yazım, Erzurum’da bir yerel gazetede, “misafir yazar” başlığı altında yayınlanmış, orada “Basın yoluyla hakaret” ten bir soruşturma açılmış, gazetenin sahibi ve yaziişleri müdürü ile birlikte tutuklanmam istenmiş. (Erdoğan’ın davadan haberi yoktur herhalde.. Bereket versin, Obama’ya hakaret iddiası yok.) Sulh Ceza Mahkemesi tutuklama talebini reddetmiş. İki aylık süre geçmesin diye ifadem alınmadan dava açılmış. Sulh Ceza Mahkemesi görevsizlik kararı ile davayı Asliye Ceza’ya gönderme kararı vermiş. Karakola ise geç gelen savcılığın “ifadesinin alınması” talimatı dolayısıyla davet edildim. Mahkeme kararını ibraz ettim.. Gazeteye geldim, televizyonda “Deniz Feneri sanıkları serbest bırakıldı” alt yazısını gördüm..
Bu itibarla biz artık kendimizi korumak derdindeyiz; her an Felâk suresini okuyoruz; Suriye de İran gibi kendisini savunsun..