O slogan, "Susma, sustukça sıra sana gelecek"ti değil mi?
Ağrı Valisi'nin PKK'nın bir ilimizde kırka yakın kızı dağa kaçırdığını, iğfal ettiğini ve onların bu hâlde ailelerinin yanına dönemeyecekleri için terörist olmaya zorladıklarını ifade eden açıklamalarından önce şunları sorgulayalım...
Çocuk kaçırmak, kullanmak veya öldürmek, uluslararası sözleşmelere göre ağır savaş suçudur... Şimdiye kadar PKK'nın kaçırıp terörist yaptığı çocuklarla ilgili, demokrat geçinen ve 'terörist' yerine o çatal dilleriyle 'gerilla' kavramını kullanan 'aydın' takımından itiraz duyan oldu mu?
Geçtik bunlardan Batı'daki gibi 'terörizme karşı aydın direnişi'ni ve toplu gösterilerini, dünyanın en büyük uyuşturucu örgütüyle ilgili bir ses çıkardıklarını duyan var mı? Yok, çünkü bunların aydınlıkları, PKK'nın sınırlarına geldiklerinde ideolojik karanlığa dönüşüyor!.. Türk devleti ve milletine olan gizli/açık kinleri PKK kaynaklı ne varsa meşrûlaştırıyor...
Kadına kötü muamele olunca veya öldürülünce haklı olarak tepki koyan çevreler, örgütler, sivil toplum kuruluşları ne kadar da adil, demokrat ve özgürler değil mi? İftira atılan bir MHP milletvekili Meral Akşener olunca nasıl da susmuşlardı... Şimdi aynı çevreler Ağrı Valisi'nin açıklaması karşısında suskunlar...
Herkes suskun değil tabii... Belediye Başkanı Sırrı Sakık Vali'ye cevap verdi... Keşke cevap "Olmadı, asla olamaz" şeklinde olsaydı... Aynen şöyle: "Ama siz de bugün bize 40 yıllık savaşın çirkin söylemini hatırlattınız. Kadın bedeni ile namustan vurmak istiyorsanız, Kürtlerin yan yana mücadele ederek bunu çoktan aştığını, namusun onurlu yaşamak olduğunu, sizin de bu halkın bir evladı olduğunuzu hatırlatırım."
İşte böyle!.. Meseleyi 'aşmışlar'!.. Yan yana mücadele ederek aşmışlar!.. 'Namus'u tanımlarken, onu 'onurlu yaşamak' olarak sınırlamışlar!..
Kürt gençlerini kandırıp dağa çıkarmak olunca pek mahir olanlar, mesele Kürt kızlarının namusu olunca bunu 'yan yana mücadele'yle aşabiliyorlar ve 'onurlu yaşamak' kavramıyla izaha kalkışabiliyorlar!..
İstanbul'da cinsî sapıkların yürüyüşünde en önde yer almayı, onlara destek olmayı, hatta onlardan aday göstermeyi ihmal etmeyenler, iğfal edilmiş Kürt bedenleri için niye aynı hassasiyetleri göstermezler acaba?
Muş Varto'daki çıplak kadın terörist ceset görüntüsü gerçekten çirkindi... Ama daha bunu kimin yaptığı bile belli olmadan protesto gösterilerini Avrupa başkentlerine kadar taşıyıp, PKK'nın kadın ve çocuk kullanımına sessiz kalmak hangi çifte standardın ürünü?
Kürtlerin şuna karar vermeleri lâzım: Namus kavramlarını bin yıldan fazladır ait oldukları inançları mı belirliyor, yoksa Sırrı Sakık gibilerin o tuhaf ideolojik saplantıları mı? İnandıkları gibi yaşamak ve namusu korumak mıdır 'onurlu' olmak, yoksa PKK saflarında 'yan yana' mücadele edip, tarifi meçhul 'onurlu yaşamak' kavramıyla, kadim namus anlayışını takas etmek midir?
Ağrı'da terörle mücadele esnasında vurulanlar hakkında hemen "Sivildi, çocuktu" diye yaygara kopararak kamuoyu oluşturmaya çalışan kafayı bu ülke iyi biliyor... Oysa mahallî seçimler öncesinden beri dağa kaçırılan çocukların yaş ortalamasına aldırış etmeyen ve "Ya çocuğunu verirsin, ya kızını iğfal ederiz' diye ailelerinden koparılan çocukların yaş ortalaması kaç?" sorusunun muhatabı aynı kafa...
Kandil'in imajını yumuşatmak için 'gitar çalan sanatsever, yerlere izmarit atmayan çevreci' militan portrelerini sayfalarına taşıyanlar, BM raporlarına giren çocuk terörist ve uyuşturucu ticareti hakkında hep o rezil suskunluğu tercih ettiler... Mesele Kürt kızlarının namusu, şimdi yine susuyorlar...
Çünkü 'ideolojik tutarlılık'ları susmaları gerektiği yerde susmalarını, yaygara koparmaları gerektiği yerde yaygara koparmalarını gerektiriyor!..