Nihal Atsız
Nihal Atsız’ı 33 yıl önce 11 Aralık’ta kaybettik. O, Ziya Gökalp gibi, Yusuf Akçura gibi, Türkçülüğün büyük isimlerinden biri idi. Cumhuriyet döneminde Türk milliyetçilerini en çok etkileyenlerden biri hiç şüphesiz Nihal Atsız’dı. Yetmiş yıllık ömründe durmadan yazdı ve mücadele etti. Hiçbir makam beklemeden ve hiçbir makamdan korkmadan kalemini kılıç gibi kullandı. 20. yüzyılın her insanı çeken hiçbir cazibesine kapılmadı. Hak bellediği yolda yalın kalem savaştı. Sözünü hiç dolandırmadı; düşüncelerini her zaman apaçık söyledi. Dolambaçlı cümleler kurmadığı için pek çok kimse onun fikir adamlığını anlamadı. Hâlbuki o, Türkçülük, Türk kavramı, Türk tarihi, Türk devlet anlayışı, Türk destanı gibi konularda özgün düşüncelere sahipti ve bu konulardaki düşüncelerini makalelerinde açık bir şekilde ortaya koymuştu. Türk devletinin sürekliliği, Türk destanının devamlılığı, Türk soyunun fazla karışmamış olması, dünya Türklüğünün birliği onun önemli düşünceleri arasındadır ve bunları tarihten deliller getirerek güçlü bir mantıkla ortaya koyar. 17 sayılık Atsız Mecmua’yı çıkardığı 1931 yılından ölüm tarihi olan 1975’e kadar yazdığı yazı, yayımladığı dergi ve kitaplarla birçok nesli etkilemiştir.
Nihal Atsız’ın birçok yönü vardır. Onun en çok hatırlanan ve takdir edilen yönlerinden biri mücadele adamlığıdır. Tek parti devrinde başbakana açık mektup yazmak ve Milli Eğitim Bakanı’nı suçlamak görülmemiş bir cesaret örneğiydi; 1944’te Atsız bunu yaptı. Bu sebeple, Türk milliyetçilerinin yıldönümlerini bayram olarak kutladıkları 3 Mayıs olayları oldu. Atsız ve arkadaşları hapsedildi; işkence gördü; bir kısmı tabutluklara konuldu. Yargılandılar; 11 aylık tutukluluktan sonra beraat ettiler. Atsız uzun süre işsiz kaldı. Daha 1970’lerde bölücülük hareketini teşhis edip çok sert yazılarla yetkilileri uyardı. Bundan dolayı da ömrünün son yıllarında hapse girdi. Ömrü boyunca Türkçülüğün yılmaz bir savaşçısı oldu.
Nihal Atsız aynı zamanda önemli bir bilim adamı, bir Türkolog idi. Türk dili, tarihi ve edebiyatı alanlarında tam bir otoriteydi. İlk Osmanlı tarihleri olan Âşıkpaşaoğlu tarihiyle Oruç Beğ tarihini ilmî usullerle yayımlamıştı. Şükrullah’ın Behcetü’t-Tevârîh’ini de Farsçadan çevirip ilmî usullerle yayımlayan oydu. İlk çalışması Edirneli Nazmi üzerinedir. Selçuklular dönemine kadar gelen edebiyat tarihi özgün görüşleri ihtiva eder. Burada bulunan Köktürk Anıtları’yla ilgili aktarma ve yorumları bugün de dikkate alınması gereken yorumlardır. Birgili Mehmed Efendi, Ebussuud ve Âlî bibliyografyaları da onun ilmî çalışmaları arasındadır. Köktürk, Eski Oğuz (Anadolu) ve Osmanlı Türkçelerine ait metinleri en iyi okuyabilen uzmanlardandı. Bunun en önemli kanıtı şudur. Bilindiği gibi Dede Korkut Kitabı’nın Türkiye’deki ilk ilmî yayınları Orhan Şaik Gökyay ve Muharrem Ergin tarafından yapılmıştır. İki bilgin birbirlerini eleştiren şiddetli yazılar yazdılar. Her ikisi de birbirini, eserlerinin doğru tarafını Atsız’a borçlu olmakla suçladılar. Faruk Sümer de ünlü Oğuzlar kitabını yayımlamadan önce Atsız’a okutmuş ve onun fikrini almıştı. Ben de Kars İli Ağızları - Ses Bilgisi adlı eserimi ona okutmuş; fikrini rica etmiştim.
Atsız’ın önemli taraflarından biri romancılığıdır. Bozkurtların Ölümü, Bozkurtlar Diriliyor ve Deli Kurt tarihî romancılığımızın ve çocuk edebiyatının en önemli eserlerindendir. Köktürk ve Osmanlı tarihlerini çok iyi bilen Atsız, ilk iki romanda Köktürkler çağını, üçüncüsünde Osmanlı fetret devrini çok iyi canlandırmıştır. Yüzlerce insan Bozkurtların Ölümü’nün etkisiyle çocuğuna Kürşad / Kürşat adını koymuştur. Bu eserden önce Türk kişi adları arasında Kürşad yoktu. Onun hakkında tarafsız olamayan düşmanları dahi romanlarındaki, özellikle Bozkurtların Ölümü’ndeki başarıyı inkâr edememişlerdir. Nihal Atsız’ın şiirleri de onun sanatkâr ve ülkücü ruhunun yansımalarıdır. Kahramanlık ve ülkü kavramları bu şiirlerde âdeta vecizeleşmiştir. “Geri Gelen Mektup” gibi lirik şiirler ise derin duygulanmaların ürünüdür. “Yaralarım sızlıyor, fakat mestim zaferden” gibi mısralar, her zaman acı ve işkenceye maruz kalan Türkçülerin dudaklarından düşmez.
Nihal Atsız dev bir ülkü adamı idi. 20. yüzyılda Kürşad gibi yaşadı; ömrünü Türkçülüğe adadı; Türk gibi yaşadı, Türk gibi öldü. Ruhu şad olsun!