Neden biz "güvende" hissetmiyoruz öyleyse!

Bu seçim döneminde, ne siyasi partiler ne de adaylar özelinde herhangi bir şey yazmamaktı planım aslında. İlkeler üzerinden yazacaktım sadece;

Adalet...

Demokrasi...

Hak...

Vicdan...

Doğruluk...

Cumhuriyet...

Millîlik...

Çünkü 24 Haziran günü mevzubahis herhangi bir siyasi partinin iktidarını tesisten önce parlamenter rejimi, Anayasal düzeni, hukukun üstünlüğünü, "Gazi Meclis"in onurunu, kuvvetler ayrılığını muhafaza edebilmekti -bana göre-;

Olağanüstülüklerin olağanlaştırıldığı Türkiye'yi, öz, hakiki "olağan" haline döndürebilmekti.

Ama hem Cumhurbaşkanlığı hem de Milletvekilliği seçiminde yarış öyle gayriadil yürüyor ki...

Ve medya bu gayriadil halin adını koymaya bile yanaşmayacak derecede; o denli korkaklaştırıldı ki...

Ne yapalım?

Ne yapayım?

Gördünüz işte Gaziantep'te olanları;

Bir Cumhurbaşkanı adayının, bir siyasi partinin genel başkanının, eski İçişleri Bakanı'nın, bir kadının yoluna çöp/hafriyat kamyonu dayandı!

Biz de yazmazsak kim duyacak bu hak-hukuk tanımazlıkları!

Bu saygısızlıkları!

Bu baskıyı!

***

Bir de neymiş?

"Güvenlik" gerekçesiyleymiş!

Özür dilemek bir yana bir de zeytinyağı gibi üste çıkıp özür bekliyorlar!

Sormayalım mı;

Bursa'da sahur vakti aralarında kadınların da bulunduğu standa saldırmak da mı "güvenlik gerekçesiyle"? Bir kadını öldüresiye dövmek, kolunu kırmak da mı "güvenlik gerekçesiyle"?

TRT'nin, Hizbullahçı, birçok mensubu "terör"le ilişkili davalarda yargılanmış HÜDA-Par'a -üstelik Cumhurbaşkanlığı yarışında olmadığı, bir adayı bulunmadığı halde- 23 dakika yer verirken, İYİ Parti'ye 12, Saadet'e 8, Vatan Partisi'ne 2 dakika ayırması da mı "güvenlik gerekçesiyle"?

Devlet bankasından verdirilen krediyle biatçı iş adamına satın aldırılan kanalda, Cumhurbaşkanlığı yarışı Erdoğan ile İnce arasında geçiyormuş havası yarattırmak da mı "güvenlik gerekçesiyle"?

60 yaşını geçmiş bir kadına siyasi rekabet sınırlarında hiçbir eleştiri getiremeyip "zilli" demek de mi "güvenlik gerekçesiyle"?

Biz neden kendimizi hiç güvende hissetmiyoruz öyleyse!

***

Emine Hanım ne düşünüyor acaba

Şu meşhur kaset ahlaksızlığı dönemindeki hayli gecikmeli desteği üzerine Emine Erdoğan'la ilgili bir anısını anlatmıştı Akşener:

"1999... Ben o dönem DYP milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı'ydım. Bir gece, saat 1 buçukta beni Zahit Akman aradı. Tayyip Bey hapishaneye gitmiş, Emine Hanım evde yalnız. Kapısının önündeki polisler kaldırılmış. Dert anlatacak kimseyi bulamamışlar. Bula bula Meral Akşener bulunmuş. Demişler ki; 'Akşener söver sayar. Bir kadın bir kadına destek çıkar'. Gece uykumdan kalkıp, Kanal 7'ye telefonla katıldım. Canlı yayında her türlü sert sözü söyledim. İşte bugün o iğrenç insanlar, çemkiren insanlar o dönem bulunamıyordu kardeşim. O partililer de bulunamıyor, arana arana DYP'li Meral Akşener bulunuyor. Ben de ertesi gün gidip dönemin İçişleri Bakanı'ndan rica ettim ve gereği yapıldı..."

Şimdi...

Bugün...

Ülkenin konum itibarıyla "en tepedeki" kadını olan Emine Erdoğan razı mı, dün en zor gecesinde yanında olan belki de tek kadına yapılanlara?

Ona göre de "harp hile" midir; dahası seçim "harp" midir?

Ve...

Eşi, bir kadını, eşit yarışmaya dahi yanaşmadan yenerse mesela; övünebilecek mi sahiden de "kazandı" diye?

***

SORU-YORUM

Binali Bey, partisinin Kastamonu mitinginde CHP'yi, Muharrem İnce'yi "vaat etmekle" suçlarken "önce siz seçilseydiniz" dedi.

Bu mu yani!

"Önce ben geldim" diye yer kapan çocuklar gibi davranarak mı koruyacaksınız iktidarınızı?

***

Muhalif medya sorunu

AKP yanlısı gazete, televizyon, internet sitesi, radyoların adı AKP'yi destekleyip de diğer siyasi partilere karartma uyguladıkları için "yandaş medya" kaldı.

Muhalefetteki siyasi partileri destekleyen gazete, televizyon, internet sitesi, radyolar; destekledikleri siyasi parti muhalefette olduğu için "muhalif medya" diye anılıyorlar ama kimseyi kayırmadan, objektif baktığımızda gördüğümüz tablo öyle mi?

Aslında onlar da destekledikleri muhalif partinin "yandaş medyası" gibi davranmıyorlar mı?

Örneğin...

Hemen her gün yandaş medyanın en ağır ifadelerle eleştirildiği bu yayın kuruluşları bütün Cumhurbaşkanı adaylarına, yahut muhalif bütün adaylara eşit oranda mı yer veriyor?

Bir adayın mı bütün adayların mitingleri mi yayınlanıyor kanallarında?

Bütün adayları görebiliyor muyuz muhalefet medyasında?

İğneyi başkasına batırırken çuvaldızı da kendimize batırmayı ihmal etmememiz gerekiyor galiba...

***

En sevdiğim vaat

"Yalakalığa izin vermeyeceğiz!"

Temel Karamollaoğlu

Yazarın Diğer Yazıları