Milliyetçilikte güncel tasnif
Aslında milliyetçilerin arasındaki kent-kır ayrımı, magazin boyutta ''rasyonel-duygusal'' ayrımıdır ama gerçek anlamda bilimsel olarak ekoller ayrımıdır. Ekoller ayrımı olana kısaca değinmek gerekirse, hepsi farklı kaygıyla ortaya çıkmıştır. Mesela Turancı düşünce karşısında konuşlanan Anadoluculuk iki noktada açımlanabilir.
İlk nokta Greko-Romen dönemlerden bu yana Anadolu kültürünü milletler ile algılamayıp biricik görmek ve toprağa yani patriotizme dayalı bir milliyetçilik anlayışıyla üstündekileri millet kabul etmek ya da bunu 1071 Malazgirt ile başlatıp İslam vurgusu üzerinden öncekilerden farklı olan Fatih''leri tanımlamak… İki tanım da Anadolucu, ancak ikincisi aynı zamanda kendilerini Millî Mücadeleci olarak tanımlıyor ve ciddi kökleri var. Turancılığın da canına okuyor. Çünkü nerede Turancı varsa orada yanı başında Millî Mücadeleci vardır.
Bir Türk milliyetçisi olarak şunu net olarak ifade etmeliyim... Duygusal milliyetçilik türü ile rasyonel milliyetçilik türü arasındaki en bariz fark, duygusal olanı bölücü, rasyonel olanı birleştiricidir. Akıl ile milliyetçilik, millet tanzim eder, devlet kurar. Lakin duygusal olan vahşi bir sosyal yığın yaratır... Duygusal milliyetçilik yandaş, rasyonel milliyetçilik vatandaş yaratır...
Akıl ile milliyetçilik dünya üstünde kendisiyle müttefik olacak kültür birliklerini arar, duygusal milliyetçilik ise bizi yalnızlaştıracak düşman senaryoları kurgular... Birinin işi birleştirme öbürünün işi ayrıştırmadır... Rasyonel yani akıla dayalı milliyetçilik geleceği planlar ve buna da ''ülkü'' der... Ancak duygusal milliyetçilik, bırakın şimdiyi, hâlde dahi değildir, sadece geçmiş ile avunur...
Elalem hadron çarpıştırıp atom altı düzeyde araştırmalar yaparken, okçular tekkesi kurar... Rasyonel milliyetçilik, milliyetçi olmanın köklerini medeni olmak ve kültürlerarası kadim gelişim ile tanımlamak üzere yola çıkarken, duygusal milliyetçilik ise arabesk bir çilekeşlik üzerinden aidiyet anlatır... Yani "Rum geldi bize bunu yaptı, Ermeni bize neler neler etti" serzenişlerinin sonucu oluşan bir türdür…
Akıl yoluyla milliyetçilik, kaderini Türk ile birleştiren her milleti müttefik kabul eder. Lakin duygusal milliyetçilik güvensizdir. Sadece düşman ile ilgilenir ve kendi milletinden gayrısı dost değildir... Rasyonel milliyetçilik için efsaneler ve mitler sadece mecazi emsaldir. Ancak duygusal milliyetçiler için hakikattir. Mesela yeşil sarıklıların Çanakkale''de Türk ordusuna yardım meselesi... Rasyonel milliyetçi bu tip efsanelerin yıpratıcı etkisinin farkındadır. Türk milletinin yüksek feraseti ile dünya üstündeki mukavemet gücünün inanç yoluyla zayıflatılması olduğunun bilincindedir. Ancak duygusal milliyetçi için bu hikâye sarhoş edici tesirde güven veren meseledir…
Rasyonel milliyetçilik fikir bazlı modern bir özgürleşme hareketidir. Milleti hanedan veya şahısların malı-kulu olmaktan kurtaran bir girişimdir. Fakat duygusal milliyetçilik his temelli iptidai bir davranış biçimdir. En milliyetçi abiye teslim olmakla da sonuçlanan vefa-sadakat sarmalının da sebebidir...
Rasyonel milliyetçilik dış operasyonlara kapalıdır ve kendi içinde tutarlıdır. Ancak duygusal milliyetçilik operasyonlara açıktır, edebiyat yüklü bir safsata ile çok rahat provoke edilebilir... O sebeple tek bir şansınız var... Milliyetçiliğin asıl rakibinin herhangi bir ideoloji değil de yine milliyetçiliğin kendisi olduğunu fark etmek... Yani milliyetçiliğin asıl rakibi duygusal milliyetçiliktir... O sebeple dizi sektöründen ultra-gösterge son moda milliyetçilik rüzgârlarına bir bakın bakalım... Duygusal milliyetçilik pompalayarak bizi kamplaştırıyor mu, yoksa rasyonel milliyetçilik bizi birleştiriyor mu ?
Son söz... Rasyonel milliyetçilerin iktidarını, duygusal milliyetçilik rüzgârıyla boğdular... Bu iğneyi kendimize batırmadan yol alamayız... O sebeple boş verin Kır-Soylu, Kent-Soylu ayrımını azizim. Zinhar bu ayrımı belirgin tarif etseniz bile tarihsel açıdan güdük kalıyor. Çünkü coğrafyamızda sadece iki şehir kültürü var. Birincisi İstanbul ki, o kültürü göçe mağlup ettireli çok oldu… İstanbul''a mütecaviz davranan da bizim milliyetçilerdi. Mikro-milliyetçi damarlarıyla kendi köylerini doğrudan kente taşıdılar. Her bir mahalle, kentlerinin küçük kopyasına dönüştü. İkincisi İzmir''dir. O da ötekileştirme ve yalnızlaştırma senaryoları karşısında kamplaştı eski mizanını kaybetti. Karşısına dikilenler kadar militan oldu, kentini yani kendini kaybetti.
***
Çok önce Tamga Türk''te yayımlanan bu makale, geçtiğimiz günlerde genç yaşta kaybettiğimiz Doç. Dr. Mehmet Fatih Doğrucan''a aitti… Geçirdiği çok ağır hastalığa rağmen son nefesine kadar üreten Fatih Hoca''ya bu vesileyle Allah''tan rahmet, eşi Ayşegül Hanım''a, çocuklarına ve yakınlarına sabır diliyorum…