Milliyetçi seçmen etkisi
2016''da yine bu köşede "Başkanlık sistemi referanduma sunulursa ne olur?" diye bir soruyla yazıma başlamış ve şu notu düşmüştüm: Tahmin yapabilmek için şu üç seçimi incelemek yeterli: Birincisi 12 Eylül 2010 Anayasa değişikliği referandumu… İkincisi 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimi… Üçüncüsü ise 1 Kasım 2015 genel seçimleri…
12 Eylül 2010 tarihli Anayasa değişikliği referandumunda AKP ''evet'' cephesinde, CHP ve MHP ''hayır'' cephesinde yer alırken, PKK''nın siyasî uzantısı sandığa gitmedi… Daha bir yıl önceki mahallî seçimlerde Türkiye geneli yüzde 39 alan iktidar partisi, Anayasa değişikliğini yüzde 58''le geçirdi…
Farkın sebebi belliydi… Sandık sandık ve il il incelendiğinde görüldü ki, milliyetçi seçmenin önemli bir kısmı ''evet'' bloğunda yer aldı… Doğruluğu, yanlışlığı, sebepleri tartışılır ama milliyetçi seçmenler 2010 referandumunda belirleyici unsur oldu…
Erdoğan''ın ilk seçildiği Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de benzer tablo yaşandı… CHP ve MHP ortak aday çıkardılar… Çıkardıkları aday Ekmeleddin İhsanoğlu yüzde 38.4''te kalırken, Tayyip Erdoğan yüzde 52''yle ilk turda Cumhurbaşkanı seçildi… İllerdeki dağılıma baktığımızda şu sonuç kesin olarak göze çarpıyordu: Seçimin kaderini yine milliyetçi oylar belirlemişti…
Gelelim 1 Kasım 2015 seçimlerine… İktidar partisi 7 Haziran''da yüzde 40.9''la tarihinin en sıkıntılı sonuçlarından birini aldı tek başına hükûmet kurma şansını kaybetti… Hükûmet kurulamayınca ayrıntıları herkesin bildiği şekilde 1 Kasım''da yeniden seçim gidildi…
7 Haziran''da 18 milyon 865 bin oy alan iktidar partisi, sadece 5 ay sonra, yani 1 Kasım''da 23 milyon 670 bin oy aldı… Oy oranını yüzde 49.5''a çıkardı ve açık ara tek başına iktidar oldu…
İlâve oy, büyük çoğunlukla MHP ve HDP seçmeninden gelmişti… 7 Haziran''da 7 milyon 520 bin oy alan MHP, 1 Kasım''da 5 milyon 700 bine düşmüştü… İki seçim arasında HDP toplam 900 bin seçmen kaybederken, MHP 1 milyon 820 bin oy kaybetmişti…
Milliyetçi oylar bir seçime daha damgasını vurmuştu… Bunalıma düşen iktidar partisi, 7 Haziran''da düştüğü çukurdan ağırlıklı olarak milliyetçi oylar sayesinde çıkmıştı… Bir başka deyişle, seçimin kaderini yine milliyetçi oylar belirlemişti…
***
Şu satırları da 16 Ekim 2016 tarihli yazımda kaleme almışım: "Daha az politize veya muhafazakârlıkla iç içe geçmiş milliyetçiliğin yoğun olduğu bölgelerde oy verme alışkanlıkları böylesine tabloları doğal hâle getiriyor… Sonuçlardan hareketle şunu çok rahat ifade edebiliriz: Türkiye''nin mevcut şartlarında, yani parametrelerin aynı kaldığı ortamda referanduma gidilmesi durumunda, Başkanlık sistemi kabul görür ve Erdoğan da başkan olur…
Coğrafyamızda çok hareketli günler yaşanırken, muhtemel sonuçların Türkiye''deki siyasî atmosferi etkilemeyeceğinin asla garantisi yok… Mevcut parametreler aynı kalırsa, milliyetçi seçmen davranışı eksi yönde gelişmeyeceğine göre Erdoğan güle oynaya başkanlığa yürür…"
Nitekim öyle de oldu, Erdoğan yeni sistemin ilk Cumhurbaşkanı seçildi…
Çünkü Türkiye''nin yaşadığı iç ve dış problemler milliyetçiliği yükseltirken, milliyetçi seçmen kitlesi içindeki iktidar partisinin payını da genişletiyordu… Çözüm sürecinden vazgeçilmiş olması, terörle mücadeledeki dil, daha önceleri pek ifade edilmeyen devlet, vatan ve bayrak vurguları ve üzerine gelen 15 Temmuz darbe girişimi, iktidar partisine ''yeterince takviye'' sağlayacak görünüyordu…
***
Elbette bugün şartlar farklı… Ekonomideki ağır bunalımın etkisi, tamamen millî hassasiyetlerin öne çıkarılmasıyla bastırılacak kadar basit değil… Hiç şüphe yok ki, halkın içine düştüğü büyük sıkıntı ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin doğurduğu öfke, siyasî iktidarın önüne ağır bir fatura koyacaktır…
Daha önce imdada yetişen ''millî takviye'' bu seçimi de savuşturmayı sağlayabilir mi? Çok mümkün gözükmemekle birlikte milliyetçi seçmen, ihmal edilemeyecek kadar büyük bir potansiyele sahip…