Kurban füzesi bunlar!
Dini bayramlarda Türk basınının güzel bir geleneği vardı. Gazeteler bayram süresince çıkmaz, yerine Gazeteciler Cemiyeti tarafından Bayram Gazetesi yayınlanırdı. Dönemin Sabah gazetesi sahibi ve yöneticileri, Bayram gazetesinin ilan gelirlerinin yüksek olduğunu değerlendirerek bu geleneği bozdu. Gerekçe olarak da Bayram gazetesinin “içi boş” bir gazete olduğu iddiasını kullandılar. Halbuki Bayram gazetesinin her sütunu her santimi para demekti!
Yine bu gazete çıkarken, basın çalışanları bir araya geliyor ve mesleki dayanışma duygusu ön plana çıkıyordu. Gelenek bozulunca, Türk okuru, bayram günlerinde Bayram gazetesi yerine, çok sayıda içi boş gazete gerçeği ile karşı karşıya kaldı.
Çünkü gazeteciler de insandır, onların da büyüğü-küçüğü vardır, onlar da kurban kesebilir. Bayram günlerinde gazete personelinin yarısı izin yapar, gazete erken bitirilir. Bayramda, olağanüstü bir olay olmazsa, haberlerin tamamı konserveleşir. Gazete yöneticileri, bayram için özel haberler veya dizi yazılar hazırlatır ki kalite yerlerde sürünmesin..
Bayramın birinci günü çıkan gazetelere bir bakalım. Bu kadar gazetede; vasatın üstüne çıkan kaç haber var, kaç köşe yazısı var, kaç fotoğraf var?
Bence gazete sahipleri, dini bayramlarda çıkmamak yönünde yeni bir karar almalı ve Gazeteciler Cemiyeti de bu konuda ısrarcı olmalı..
ABD, Türkiye’ye bayram şekeri olarak füze kalkanı sistemi göndermek istiyor. Çünkü bütün İslam dünyasını kurban etmek istiyor! Türkiye’de basın çoktan Amerikan politikalarına kurban edilmiş zaten!
Düğmeye kim basar?
NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, Türkiye’nin füze savunma sistemine onay için şart koştuğu, “herhangi bir ülkenin tehdit olarak gösterilmemesi” talebiyle ilgili bir soru üzerine “Herhangi bir ülke ismi vermenin gereği yok” dedi.
Wall Street Journal gazetesi ise “Tayyip Erdoğan, NATO planı için Türk komutanının gerektiğini söylüyor” dedi.
Ancak aynı analizde, “Bir ABD Savunma yetkilisi, geçen hafta ABD yetkilileriyle yapılan bire bir görüşmede Türk yetkililerinin savunma sisteminin komutasını talep etmediklerini ifade etti” gibi bir cümle de yer aldı.
Yani haberler çelişkili.
Wall Street Journal, “Erdoğan’ın üst düzey bir danışmanına göre Türkiye’nin, parmağını kalkanın düğmesi üstünde tutmak gibi bir isteği yok” ifadesini de kullandı.
Zaten ABD ile Türkiye arasındaki sorunun, İran’ın “yazılı” değil “sözlü” olarak tehdit kapsamında gösterilmesi formülüyle aşıldığı bildiriliyor.
Ve nihayet Tayyip Erdoğan’ın füze sistemiyle ilgili “Komuta mutlaka Türkiye’ye verilmeli” sözleri üzerine görüşü sorulan NATO Sözcüsü James Appathurai, Milliyet’e yaptığı açıklamada “NATO operasyonu söz konusuysa, düğmeye NATO basar” dedi.
“NATO demek ABD demek olduğunu göre düğmeye ABD basar” demek istiyor!
ABD’nin ipine sarılmak!
Halkın Sesi Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş ise çok yerinde bir öneride bulundu ve “Nasıl anayasa referandumunda, Hükümet millete döndüyse, burada da füze kalkanına girilip girilmeyeceğinin, bu projenin kabul edilip edilmeyeceğinin referandumla millete sorulmasının en doğru yol olduğu kanaatindeyim ve bu da Türkiye’yi rahatlatacaktır” dedi.
Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan da Türkiye’ye yerleştirilmek istenen füze kalkanı projesini eleştirerek, “ABD’nin ipine sarılanların sonu siyasi ve güvenlik tutsaklıktır” dedi.
Peki AKP’yi geçtik; Meclis’te bulunan partiler bu konuda niçin susuyor?