Küçülen kim Bülent Arınç?

Türkiye ve İran’da ortaya atılan iki belge veya Süleyman Demirel’in kullandığı kelimeyle iki “kâğıt”, dünyanın gündemine girdi! Türkiye’deki kâğıt ile Genelkurmay’da görev yapan bir albayın, “AKP ve Gülen cemaatini yok etme planı” hazırladığı iddia ediliyor. The Economist dergisi, konuyu Türkiye’deki yandaşların ağzından yayınladı.
İran’da ise dini lider Hamaney’e yazıldığı iddia edilen bir mektuba göre seçimlerde kazanmış görünen Ahmedinecad’ın ancak üçüncü olabildiği öne sürülüyor. Türkiye ve İran’da siyaset gündemi bu iki kâğıt üzerinde oluşturuluyor.
İki ülkenin, sahte olduğuna dair kuşkular bulunan iki kâğıt ile aynı anda yönlendirilmesinin tesadüf olmadığına dair yorumlar geliyor. Hatta 1977 Pakistan darbesi, 1979 İran İslam devrimi ve 1980 12 Eylül darbesinin zamanlamasına dikkat çekenler, “Bugün de üç ülke üzerinde aynı anda operasyon sürdürülüyor” diyor.

* * *

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise cemaatin düzenlediği Abant toplantısında, kâğıt hakkında hükmünü verdi ve “Bir taraftan soruşturma yapılıyor, bir taraftan hayat devam ediyor. Artık herkes, sabah kalktığında ‘Hasan Mutlucan’ın türküsü var mı radyoda’ diye radyoyu açma ihtiyacı duymuyor. İyi bir noktadayız. İyice küçülüyorlar, iyice güçsüzleşiyorlar, iyice artık kendilerini, öksürse bile alkışlayanların alkışlarından mahrum hale getiriyorlar” dedi.
Burada küçüldüğü, güçsüzleştiği öksürse bile alkışlandığı iddia edilenler kimlerdir? Hasan Mutlucan türküsünü kim çaldırıyorsa onlardır. Yani Türk Silahlı Kuvvetleri!

* * *

Elbette geçmişin eleştirisi, yapılmalıdır. Mesela, CIA’nın ABD Başkanı’na “Bizim çocuklar başardı” diye duyurduğu 12 Eylül darbesini masaya yatırmak gerekir. Ancak bugün, henüz soruşturma safhasında olan bir “kâğıt” üzerinde bu kadar fırtına koparılırken, sadece Türk Silahlı Kuvvetleri’ne değil, Türk Milleti’ne darbe üzerine darbe vuruluyor.
Okurumuz Ahmet Özçılnak, “Sahte belge ile yaklaşık 10 kuş vurdular. Diyarbakır’da Kürt konferansı yapıldı, Amerikan Elçisi Diyarbakır’a giderek durumu denetlediği gibi NTV’de canlı yayına çıkarak Türkiye’nin Kürt meselesinde siyasi reformlara devam etmesini istedi. Bu arada mayınlı araziyi yabancılara satmaya imkân veren yasa onaylandı. Genetik yapısı değiştirilmiş organizma üretimi için küresel şirketlerin hazırladığı yasayı Meclis’e getirmeye çalışıyorlar. Türk Silahlı Kuvvetleri’ni de savunma yapmak durumunda bıraktılar” diyor.

* * *


Oysa bir fotokopideki imzanın kime ait olduğuna dair teknik inceleme yapılamaz! Bu kâğıttaki yazıyı, bilgisayardan yazıcıya kim nakletmişse, altına daha önce ciddi bir rapor yazmasıyla bilinen bir albayın özel hayatta kullandığı imzasını yapıştırmış olabilir. Dolayısıyla, mürekkepli kalemle atılan gerçek bir imza söz konusu değilse, yapılan incelemenin hiçbir hukuki değeri yoktur.
Tabii ki gerçek neyse bir an önce ortaya çıkarılmalı ve sorumlular hak ettikleri cezaya çarptırılmalıdır. Fakat gerçek ortaya çıkmadan, ne olduğu belli olmayan bir fotokopi üzerinden TSK’yı karalamak, TSK’nın küçüldüğünden, güçsüzleştiğinden söz etmek ne demek oluyor?
Kâğıdın, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni etkisiz duruma getirmek için TSK dışından düzenlenmiş olduğu ortaya çıkarsa, Bülent Arınç ne yapacak? Özür mü dileyecek?
Her ne kadar Hürriyet’in çizeri Latif, bugünkü tabloyu yansıtan eserinde yasama, yürütme ve yargı erklerine artık dördüncü bir güç olarak “cemaat”i eklemiş olsa da Türkiye’de her an ters rüzgârlar da esebilir.
Bu sebeple, önce gerçeği aramak, herkes için faydalı olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları